'Bu albüm hayatımın ikinci baharı oldu'
'Bu albüm hayatımın ikinci baharı oldu'
Röportaj: Nazan ORTAÇ
Eğlence sektörünün vazgeçilmez sanatçısı Cenk Eren, kariyerinin en önemli albüm projesine imza attı! Eren yeni albümünde, Türk pop tarihinin gelmiş geçmiş en büyük seslerinden biri olan Tanju Okan'ın en popüler 10 şarkısını yeniden yorumladı. 'Repertuvar- Tanju Okan Şarkıları' adı ile müzik marketlere yerini alan albümün prodüktörlüğünü Şafak Karaman ve Sarp Özdemiroğlu yaptı. Aranjörlüğünü de yine Sarp Özdemiroğlu'nun üstlendiği, tamamı akustik kayıtların hakim
olduğu albümün aranjelerinde, şarkıların 1960'lı ve 70'li yıllardaki orijinal sound'una sadık kalınarak yeniden düzenleme yapıldı. Albümün ilk video klibi, sözlerini Mehmet Teoman'ın yazdığı 'Kadınım' isimli unutulmaz şarkıya, Tanju Okan'ın hatıralarıyla dolu İzmir'in Urla ilçesinde çekildi. 13 Kasım'da müzik marketlerde satışa çıkan ve ilk haftasında en çok satanlar listesinde yerini alan albümü konuşmak için Cenk Eren'le, işletmeciliğini yaptığı My Cabaret'de buluştuk.
Tanju Okan şarkılarını söylemek sizin fikriniz miydi, yoksa proje size mi geldi?
Cenk Eren: Benim fikrimdi, 5-6 senedir aklımda olan bir projeydi. Biraz öteledim, ama şimdi doğru zaman oldu. Albümün özelliği, şarkıların tümünü ilk Tanju Okan seslendirdi. Şafak Karaman'la paylaştığımda, o projeye çok inandı ve hemen yapalım dedik.
Siz şarkıcı kimliğinizden ziyade 'entertainer' kimliğinizle tanınıyorsunuz. İlk kez sesiniz çok ön planda, eleştiri gelir mi diye korktunuz mu?
Eren: Benim şimdi en büyük korkum şu olmaya başladı; eleştirmiyorlar! Yani kötü eleştiri gelmiyor ve ben bundan korkuyorum!
Ne güzel bir şey...
Eren: Çok güzel ama, "Bir daha dinleyin" diyorum. Özellikle güvendiğim insanların yanı sıra halkın çok iyi dinlemesini istiyorum, halktan gelen tepkilerde 'ayıldık, bayıldık' duruma var... Bir daha dinleyin belki vardır bir yerde hatamız kusurumuz, bir dahakine onu da yapmamaya çalışırız.
Ben sizi sahnede canlı dinledim, sesinizi beğenirim ama albümü yine de tereddütle dinledim... İlk önce 'Kadınım'ı dinledim ve tüylerim diken diken oldu... Çok zor bir şarkı, ama hakkını vererek, hissederek söylemişsiniz, çok etkilendim...
Eren: Çok teşekkür ederim, en büyük korkum taklitti. Çünkü bu şarkıları hep Tanju Okan'dan dinledim. "Acaba kulağıma bir şey kalır mı" diye tereddüt ettim. Tabii ki bazı tınılar var ve benim de ses tonum benziyor, bazı nüanslarda ufak tefek Tanju tınısı yakalayabilir insanlar. Ama kaç müzisyenle oturup konuştum, onların bana söylediği "Asla bu taklit değil, sesinin tınısı bu senin" dediler. Benim normalde taşikardim falan yoktu (gülüyor)... Sen de söyledin, ben sahneye ağırlık verdim. Sahne konusunda mütevazı olmam, iyi bir sahne şarkıcısıyımdır. Yıllardır çalıştığım mekanlar da hep iyidir, hep dolmuştur, fakat albümler hep geride kalmıştı. Bu albüm şimdi bir haftada öne çıkıcınca, bende de taşikardi başladı, inşallah yenerim (gülüyor).
Bunlar güzel heyecanlar...
Eren: Bu sabah itibariyle en çok satanlara 5. sıradan girdi, iTunes'ta üçe yükseldi. Proje albüm olması insanların hoşuna gitti herhalde...
Tanju Okan çok erken vefat etti, genç nesil çok fazla tanımıyordur aslında...
Eren: Evet, güzel yorumlar geliyor gençlerden; "İyi ki bize bu şarkıları duyurdun, bilmiyorduk bu şarkıları ve Tanju Okan"ı diyorlar. Çok erken vefat etti gerçekten...
'Bu albüm hayatımın ikinci baharı oldu'
Tanju Okan şarkıları söyleyebilmek için 'yaşanmışlık' gerekir diye düşünüyorum. Siz bu şarkıları söyleyene kadar neler yaşadınız?
Eren: Ben şarkıları Tanju Okan'dan dinlerken, "Yahu adam ne yaşamış da yorumuna katmış" dedim. Evet, ben iyi okudum ama ben de şunu yaşadım; yıllardır hasret kaldığım albüm başarısını bu albümde yakalayabileceğimi stüdyo aşamasında hissettim. Ve bu duygu bana ruhsal anlamda öyle bir güç verdi ki böyle yorumlamama sevk etti. Geçen gün şöyle bir Tweet okudum; beni inanılmaz mutlu etti. "Bence şimdiden otur düşün Cenk'ciğim, bu albümün üstüne nasıl çıkabilirim diye! Bayağı bir zamanını alacak, çünkü süper olmuş..."
Uzun bir süre albüm yapmazsınız herhalde!
Eren: Aslında ikinci proje hazır... Ama önce bunun bir tadını çıkartayım! 10 şarkı var, mümkün olduğunca çok klip de çekmek istiyorum.
Bu albümle bir konser dizisi, şehir şehir gezmek gibi planlar var mı?
Eren: Var. Şöyle oldu. Ben yıllarca hep büyükşehirlerin en iyi kulüplerinde şarkı söyledim ve buralar hep genelde pahalı yerlerdi. Şimdi Hayal Kahvesi'yle anlaştık. Ocak ayından itibaren Hayal Kahvesi'nin Türkiye'deki şubelerini gezmeye başlıyorum. Ve çok rica ettim; benim bilet fiyatlarımı diğer sanatçılardan daha az tutun diye. Çünkü ben yıllardır o kitleye ulaşamadım. Bu albümle onlara gitmek istiyorum.
50 yaşındasınız ve sahneye çıkalı neredeyse 30 yıl olmuş... Sahnelerdeki 30. yılını böyle bir albüm ve Türkiye çapında konserlerle kutlamak aklınıza gelir miydi?
Eren: Ben alınyazısına, kadere çok inanan bir insanım. Demek ki bana şimdi nasipmiş bu. Düşündükçe, albüm anlamında olmayan yıllarıma bakıyorum, demek ki doğru zaman, doğru proje şimdiymiş. Eskiden olsaydı iyi olur muydu, olurdu tabii ama şimdi oldu! Benim için hayatımın ikinci baharı oldu.
My Cabaret devam ediyor değil mi?
Eren: Ben burada hem işletmeciyim hem de sahneye çıkıyorum. Seviyorum kendi işlettiğim mekanlarda sahneye çıkmayı, çünkü istediğimi yapabiliyorum (gülüyor). Cumartesi akşamları şarkı söylemeye devam ediyorum. Bu sene cuma günleri çok farklı sanatçı arkadaşlarım burada. Soner Olgun oluyor 15 günde bir. Şimdi aralık ayından itibaren müthiş bir proje başlıyor, Asuman Dabak'la birlikte. 'Faslı Asuman' diye acayip komik bir şey çıktı ortaya. Kabare, stand-up tarzında bir şov hazırladı, cumaları olacak. Mesut Yar-Yeşim Salkım, 'Eğlence Çok' diye bir proje yaptılar. Tan'la kulüp programlarımız olacak.
Patronluğu sevdiniz mi?
Eren: Yok, çok sevmedim. Şarkıcıyken daha fazla para kazanıyordum (gülüyor)! Şimdi masraflar çok ağır, sanatçılar çok para istiyor, bildiğin gibi değil (gülüyor)... Masanın öbür tarafında olunca, işletmeceleri daha iyi anladım ve işin şakası bir yana bu saydığım arkadaşlarımın hepsi fedakarlık yapıyorlar, çünkü çok büyük bir mekan değil burası.
'Bu albüm hayatımın ikinci baharı oldu'
Peki gününüz nasıl geçiriyor?
Eren: Aslında dışardan bakılınca 'A plus'la takılan, öyle yaşayan bir insan sanıyorlar. Hiç öyle değilim. Öğlen uyanıyorum. Cihangir'de oturuyorum. Gider simit-kaşarımı alırım, kahvaltı yaparım. Benim için olmazsa olmazlarım İstiklal Caddesi'nde yürümektir. Sultanahmet'e ayda iki-üç kere giderim, Kapalıçarşı'yı bir koklarım, Ortaköy'de çok dolaşırım. Ben insanlarla iç içe yaşamayı seviyorum. Çünkü şan şöhret işleri gelip geçici bir şey; herkesten gelip geçecek, benden de geçecek. Kendinizi bir fanusun içine kapatırsanız, sonunuz 'Lape'de bitebilir. Benim mesleğim şarkı söylemek. Ve bunun getirdiği şey, insanların seni tanıması. Mümkün mertebe her şey kendim yapmaya çalışıyorum. Annemi pazara ben götürüyorum. Ablamla alışverişe gidilmesi gerekiyorsa, ben gidiyorum. İlk popüler olmaya başladığım zaman bir ara cozutuyor gibi oldum, ama çabuk geçti. Ben çok zor şöhret oldum. Uzun süre uğraştım, dolayısıyla bunu sindirdim. 7-8 yıl önce rahmetli babamla balık almaya gittik. Bir kız geldi, fotoğraf çektirmek istedi. Ben de o gün yorgunum, hiç havamda değilim, "İstemiyorum" dedim. Babam kızı çağırdı yanına, dedi ki "Sen bununla fotoğraf mı çektirmek istiyorsun, sen bunu dinliyor musun" dedi. Kız, "Evet" dedi. "Bundan sonra bunun ne şarkısını dinle, ne de albümünü al. Ben bunun babasıyım" dedi.
Çok ağır olmuş!
Eren: Evet, ama o kadar doğru bir şeydi ki... Sonra bana döndü, "Sen bunu nasıl yaparsın" dedi? O da benim için bir kırılma noktası olmuştur.
Gece hayatını bırakmak gibi bir niyetiniz var mı?
Eren: Çok acayip bir şey sahnede olmak. Acayip bir ego; sizi yükseltiyor, yükseltiyor, yükseltiyor, sonra iniyorsunuz, bildiğin eve gidiyorsun! Ara sıra eşofmanını belinin üstüne kadar çekiyorsun, kışsa ayaklarına o kalın çoraplarını giyip, evde öyle televizyonun karşısında takılıyorsun. Yani aradaki o yarım saatte bir anda başka bir şey oluyor. İşimi çok seviyorum, şarkı söylemeyi çok seviyorum, sahnede olmayı çok seviyorum ama daha ne kadar yaparım bilemiyorum. Bence artık bunu dinleyici belirleyecek. Akışa bıraktım...
Siz eğlenmek için nerelere gidiyorsunuz?
Eren: Meyhaneye bayılırım! Mesela beni akşam meyhaneye oturtsunlar ertesi sabah kaldırsınlar (gülüyor). Arkadaşlarımla sohbet ederek, yemek yiyerek, güzel bir müzik dinleyerek eğleniyorum. Gece kulüplerinde artık çok kalamıyorum. Çok arkadaşım var, senede bir tur atıyorum, herkesin gönlünü alıyorum, sonra bir sene dokunmayın bana diyorum. Eğlencem ev, arkadaş, yemek yapmak, annemle, ailemle oturmak, yeğenlerimle didişmek...
Nedir gelecek için hayaliniz?
Eren: Bilemiyorum, ne olabilir?
Mesela 20-30 sene sonra?
Eren: Yatakta, üzerimde battaniye, daha zor yürüyen, televizyonun karşısında (gülüyor)... Yeğenler, çocuklar, torunlar şeklinde öyle hayal ediyorum. 10 sene sonrasını soracak olursan, gezmeyi, seyahat etmeyi çok seviyorum. Ondan sonra dostlarım olmalı. Allah hepimize sağlıklı bir ömür nasip etsin, beni en çok korkutan aynı dönemden dostlarınızı yavaş yavaş kaybetmeye başlıyorsunuz ya... Çok sıralı gitsin isterim... Bir de ilahiyatçılara sormak istediğim bir konu var; günah mıdır değil midir bilmiyorum ama ölürsem kadavra olmak istiyorum. Eğer yaşlı ölürsem organlarım belki bir işe yaramayacaktır, ama kadavra olarak belki tıp öğrencilerine bir faydam dokunur. Genelde hep kimsesiz insanları kadavra yapıyorlarmış. O zaman bir durdum, niye sadece kimsesiz insanlar? Sorup soruşturacağım, eğer günah değilse, kadavra olmak istiyorum.