RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF ERSİN AL
MODA EDITÖRÜ MARIA ANASTASIEVA
SAÇ VE MAKYAJ DARIA ANASTASIEVA
METT Hotel Bodrum için hazırladığı 'Deniz Kenarında Gün Batımı' adlı koleksiyonuyla markanın kimliğini oluşturan dört elementten (Güneş, toprak, bitki örtüsü ve su) ilham alan Laura Margarita; "Koleksiyonumun, minimalist bir marka olan METT Hotel ile uyum içinde olduğunu ve otel misafirlerinin bu koleksiyondan keyif alacağını düşünüyorum" diyor. Laura Margarita ile Bodrum'da bir araya gelerek hem hazırladığı koleksiyonu hem de gelecek planlarını konuştuk.
Nasıl gidiyor sizin için hayat, yaz nasıl başladı?
Hayat genel olarak güzel gidiyor. Geçtiğimiz birkaç ay benim için oldukça yoğun geçti. METT Hotel için hazırladığım koleksiyonu tamamlamak epey uzun ve yorucu bir süreçti. Bununla birlikte uzun süren sokağa çıkma kısıtlamaları herkesi olduğu gibi beni de psikolojik olarak olumsuz etkiledi. Fakat her şeye rağmen yaz çok renkli ve parlak bir şekilde başladı. Kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte eski seyahat alışkanlıklarıma döndüğüm için mutluyum. Yaza, Türkiye'deki en güzel yerlerden biri olan ve daima bana ilham veren Bodrum'da başladım. Buraya her geldiğimde birçok yaratıcı fikir ile ayrılıyorum.
Eserlerinizi son olarak, geçtiğimiz ay misafirlerine kapılarını açan METT Hotel & Beach Resort Bodrum'da görüyoruz. Nasıl gelişti bu işbirliği?
Sunset Hospitality Group ile tanışmama yakın bir arkadaşım vesile oldu. Sanata çok önem veren, hizmet sektöründe dünya çapında başarılara imza atmış bu grubun Bodrum'da açacağı yeni otelin sanat işlerinden sorumlu olma fikri beni çok heyecanlandırdı. Kendileri de benim sanat tarzımı beğendiklerini ve birlikte çalışmak istediklerini söylediler. Daha ilk buluşmamızda ekip ile aramızda güzel bir uyum oluştu ve böylece iş birlikteliğimiz başlamış oldu. Sanata gösterilen önemin ve duyulan saygının otelin her köşesinde hissedildiği METT Hotel Bodrum, Ege'nin muhteşem manzarasının, ormanın ve denizin iç içe olduğu muhteşem bir otel. Küratörlüğü özel olarak yapılmış birçok eser, sanat galerisinde ve otelinde tamamında görülebilir. Oteldeki sanat eserleri Akdeniz kültüründen ve renklerinden esinlenerek ortaya çıkarıldı. Koleksiyonumun, minimalist bir marka olan METT Hotel ile uyum içinde olduğunu ve otel misafirlerinin bu koleksiyondan keyif alacağını düşünüyorum.
Otelde kaç parça eseriniz var, eserlerde ilham kaynaklarınız neler oldu?
Şuan otelde 15 tablo sergileniyor. İki dev tablo girişteki eşsiz deniz manzarasıyla birlikte sergilenirken, diğer 13 tablo ise otelin en yüksek noktasında bulunan sanat galerisinde sergileniyor. Koleksiyonum 'Deniz Kenarında Gün Batımı', METT Hotel markasının kimliğini oluşturan dört elementten ilham alıyor: Güneş, toprak, bitki örtüsü ve su. Her bir tablo birbirinden bağımsız ve her tablonun kendine has ayrı bir derinlik hissi var.
Bodrum söz konusu olunca, sanatçı gözüyle burada yaratıcılığınızı besleyen noktalar hakkında neler söylersiniz?
Bodrum'un güzelliği ve özgürlüğü bana kendimi canlı hissettiriyor. Uzun yıllardır Bodrum'a sık sık gidip geldiğim için hem en son koleksiyonum olan 'Deniz kenarında gün batımı'nda, hem de daha önceki koleksiyonlarımda buradan çok ilham aldım. Ege denizinin nefes kesen güzelliğini ve buradaki gün batımlarını izlemeye doyamıyorum. Bodrum benim için her geldiğimde beslendiğim, ilham aldığım özel bir yer oldu. Umarım bu yaz kısıtlamalar tekrarlanmaz ve Bodrum'a gidip gelmeye devam edebiliriz.
Bugün Bodrum'da bu otelde en çok hangi sanatçı ile bir araya gelmek isterdiniz?
Hiç tereddütsüz Japon çağdaş sanatçı Yayoi Kusama ile tanışmak ve sohbet etmek isterdim. Kendisi ressam olmasına rağmen ağırlıklı olarak heykel ve restorasyon alanlarında çalışıyor. Kusama'nın sonsuz yaratıcılığına ve kendini gerçekleştirme konusundaki başarısına gıpta ediyorum. Her zaman yenilikçi ve öncü olmuş bir sanatçı, sanatının ilk yıllarında bile. Böyle bir sanatçıyla tanışmak benim için unutulmaz bir anı olurdu. Hele bir de bu kadar güzel bir otelde ve böyle güzel bir manzarada böylesine büyük bir sanatçıyla sanat konuşabilmek, paha biçilemez bir deneyim olurdu.
Peki, içinden geçtiğimiz pandemi dönemi sizde ve eserlerinizde ne gibi değişiklikler yarattı?
Aslında pandemiyi kendi adıma avantaja çevirdiğimi söyleyebilirim. Evde kalmak zorunda olduğumuz bu zorlu süreçte bütün odağımı işime çevirme fırsatı buldum. Pandeminin başında evimi resim stüdyosuna dönüştürdüm ve neredeyse bir yılı aşkın süredir durmadan resim yapıyorum. Bu yoğun çalışmamın sonucunda ortaya çıkan tabloları sanatseverlerle paylaşmaktan büyük gurur duyuyorum. Bence başarının anahtarları; odaklanmak, kararlı olmak ve çok çalışmak. METT Hotel için hazırlamış olduğum koleksiyonumu çok severek ve zevkle hazırladım, umarım sanatseverler de beğenirler. Aynı zamanda METT Hotel ile yeni işbirlikleri yapmayı dört gözle bekliyorum.
Sanatta sürekli üretmeye dair size güç veren, sizi motive eden şeyler hakkında neler söylersiniz?
Ben her zaman farklı teknikler ve farklı materyaller denemeyi seven bir sanatçıyım. Sürekli yeni materyal ve yeni teknikler arayışında olmak beni canlı ve motive tutuyor. Gördüğüm materyallerin neredeyse tamamına, acaba bunu resimlerimde kullanabilir miyim gözüyle bakıyorum. Her resmin farklı bir hikayesi var ve her resim benim o anki duygularımı, düşüncelerimi, hislerimi yansıtıyor. Aynı resmi tekrar yapmak imkansız ve onları özel kılan şey de bu. Renklerin ve resimlerin olmadığı bir dünya düşünemiyorum. İşte bütün bunlar motivasyonumu canlı tutmamı sağlıyor. Bazen kelimelerle ifade edemediklerimi fırçayla ifade edebiliyorum. Buna ruhun dili de diyebiliriz.
Eserleriniz şimdilerde güncel olarak başka nerelerde sergileniyor?
Gururla söylemek istiyorum ki; benim için çok özel olan tablolarımdan biri geçtiğimiz günlerde, Venedik'teki San Clemente Palace Kempinski'ye ulaştı. Bu tablo önümüzdeki yıl 59'uncu Venedik Bienali'nde bu büyüleyici otelde sergileniyor olacak. Venedik Bienali'nde temsil ediliyor olmak benim için çok büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı.
Peki, yakın vadeli kalbinizi çarptıran yeni iş birlikleri ya da güncel başka heyecanlarınız var mı, bahsetmek ister misiniz?
Türkiye'de birçok iyi dosta sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Benim gibi İstanbul'da yaşayan bir grup yabancı kız arkadaşım var. Hepsi de özgür ruhlu ve yaratıcı insanlar. İçlerinde tasarımcılar, girişimciler, sanatçılar var. Birbirimize her zaman destek olup, birbirimizi cesaretlendiriyoruz. Türkiye'de ailem gibi gördüğüm dostlarım olduğu için çok mutluyum. Bunun yanı sıra oğlumla vakit geçirmek beni en mutlu eden şeylerin başında geliyor. Oğlumda da sanatçı ruhu olduğunu düşünüyorum. Çok yetenekli ve çok yaratıcı. Yaptığım neredeyse bütün resimlerde onun da katkısı var desem yeridir. Sürekli yeni şeyler üstünde çalışmayı seviyorum ve bazen bu çok zorlayıcı olabiliyor. Bazen kafamdaki bu yeni fikirler uykularımı kaçırıyor. Günde 11-12 saat resim yaptığım zamanlar oluyor. Bu süreç bazen çok yorucu olabiliyor fakat resim tamamlandığında, duygularım ve düşüncelerim o tuvale geçebilmişse benden mutlusunu göremezsiniz. Resim yapmak benim en büyük tutkum ve herkesin tutkuyla yapabileceği işlerle uğraşabilecek kadar şanslı olmasını diliyorum.