''Bizce herkes denizci olmalı''

10 günlükken denizle tanışan ve bir daha denizden çıkmayan ünlü yelkenci Edhem Dirvana ve eşi Tanem Sivar Dirvana ile deniz tutkularını ve Bozburun’daki yat kulüplerini konuştuk.

''Bizce herkes denizci olmalı''

RÖPORTAJ RUHAT ATAÖZEN
FOTOĞRAF BERAT SONER ÇAPİN

İlk Türk yelkencilerinden Dr. Süleyman Dirvana'nın oğlu olan ünlü yelkenci Edhem Dirvana, ilk defa tekneye bindiğinde henüz 10 günlük bir bebekmiş. Küçüklüğünden itibaren denizle, yelkenle iç içe bir hayat yaşamış. Yelken yarışlarına katılmış, Yelken Milli Takımı'nda yöneticilik yapmış. Türkiye'nin ilk Extrem Yelken Takımı'nı kurmuş, takımıyla birlikte dereceler almış... Edhem Bey şimdi, eşi Tanem Sivar Dirvana ile birlikte ailesine ait olan Bozburun Yat Kulübü'nü işletiyor. Tabii yelken açmaya da devam diyor. Edhem ve Tanem Sivar Dirvana, denizi, yelkenlileri, aynı zamanda evleri olan yat kulüplerini anlattı.

Önce kendizini biraz anlatır mısınız?
EDHEM DİRVANA:
Edhem, deniz sevdalısı, tabiat seven ve çok şanslı bir insan. Meslek olarak Amerika'da uluslararası ilişkiler okudum. Sonra Almanya'da master yaptım. Ama böyle bir hayatın içine doğmuş olmak, deniz ve tabiat seven bir ailenin çocuğu olmak hayatımın şekillenmesinde büyük rol oynadı. Çocukluğumdan beri hobim olan yelkeni, bir hayat tarzı ve kazanç kaynağı iş haline çevirdim. Şu anda karım ve çocuklarımla, Bozburun'da bu güzelliklerin içerisinde annemin ve babamın bundan 40 yıl önce gelip büyük bir vizyonla kurduğu yerde yaşıyoruz.

Bozburun'la tanışmanız nasıl oldu?
E.D:
Ben Bozburun'la tanışalı neredeyse 40 sene oldu. Sevgili babam ve annem buraya bir ev yapmayı hayal edip İstanbul'dan yazları buraya gelmeye başlamışlar. Ben de onlar sayesinde bu hayatın içerisine doğmuş oldum. İstanbul'da da burada da hayatım hep denizin içinde geçti. Babam Profesör Dr. Süleyman Dirvana, çok iyi bir cerrah olmasının yanında çok da müthiş bir denizciydi. Hatta bu konuda Türkiye'de pek çok kişiye ilham kaynağı oldu.

Bozburun Yat Kulübü'nü açma fikri sizden çıkmış. Bu fikir nasıl oluştu?
E.D:
Bir deniz, su ülkesinde yaşıyoruz. Ben de hayatımda sevdiğim, yaşam tarzı olarak benimsediğim bir şeyi insanlarla paylaşmanın bir yolunu buldum aslında. Burada 2009 yılında açtığımız yat kulübünü işletmeye başladık. Denize gönül vermiş, denizde huzur bulmuş insanlara Ege'nin güzel koylarında uğrayabilecekleri bir yuva sunmaya çalışıyoruz.

Tanem Hanım, eşinizle birlikte burayı işletiyorsunuz, burası sizin için ne ifade ediyor?
TANEM SİVAR DİRVANA:
Bozburun Yat Kulübü, benim için çok kıymetli. Çünkü burası sadece bir ev, bir otel değil, Edhem'in aile hikayesi. 40 yıl önce babasının küçük yelkenlisi Seddülbahir'le buraya ilk gelişleri, çadır kurmaları, ardından küçücük bir taş ev, çocukluğu, anıları... Benim hikayem ise biraz 'armut piş azıma düş' şeklinde oldu. Her şey hazır, konfor tamam. Kıymetli kayınvalidem, elektrik yokken, su yokken aşkla, sabırla ilmek ilmek örerek öyle bir cennet yaratmış ki. Rahmetli kayınpederim Süleyman Bey'den 'Tek taş yerine çakıl taşı' istemesi bile çok şeyler anlatıyor... Her bir ağacı, çiçeği kendileri, elleriyle dikmişler. Zeynep Anne'nin yemekleri, sohbetleri ve ben böyle bir cennete geldim. O yüzden gerçekten çok şanslıyım. Buraya gelen misafirlerin yeri bizim için bambaşka. Denizle kara arasında bir köprüyüz. Her gelen misafire evimize gelen bir misafir gibi davranmayı, ben burada eşim ve kayınvalidemden öğrendim.

Siz de burada yaşamayı benimsediniz yani...
T.S.D:
Benimsedim. Yatçıların yaşadığı o keyif ve özgürlüğün dışında, verdikleri küçük molalarda onları burada karşılamak ve uğurlamanın verdiği çok büyük bir keyif var. Herkes bambaşka bir yerden geliyor. Her an hiç ummadığınız biri gelebilir, hiç beklemediğimiz bir şekilde. Bir butik otele rezervasyon dışında gelen, geçenlerin uğradığı bir yer olduğu için her gün bizim için bir sürpriz. Kimin yanaşacağını bilmiyorsun. Bu da güzel bir zenginlik.

Edhem Bey, şu anda içinde olduğumuz tekneyi de biraz anlatır mısınız?
E.D:
Bu bindiğimiz teknenin ismi 'Seddülbahir'. İlk Türk yat tasarımcılarından, gerçekten bu işin öncülerinden Harun Ülman'ın 1920'de yaptığı bir tekne. İngiliz Harun diye de bilinir. Bu tekne şu anda 101 yaşında. Eski sahipleri uzun yıllar aile teknesi olarak kullanmışlar ama daha modern, hızlı bir yelkenli aldıklarında ıskartaya çıkarmışlar. Babam bunu 1950'de hurda bir vaziyetteyken almış. Adını da Seddülbahir koymuş. Çanakkale Destanı'ndan çok etkilendiği için, bu destanın daha çok insan tarafından bilinmesi ve hatırlanmasını istemiş. Babam 1950'den itibaren bu tekneyle önce kendisi tek başına sonra annemle ilk mavi yolculuklara çıkmaya başlamışlar. Türk yelken tarihinin mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen bu tekne, yaşamına devam ediyor. 101 yaşında ve hala gelecek nesillere ilham oluyor. Bu tekneyle büyümüş 'genç yaşlı' delikanlılara nostaljik anlar yaşatıyor. Denizlerde hepimiz genciz, denizlerde yaşlanılmıyor. O yüzden herkes denizde olmalı, denizin kıymetini bilmeli.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.