Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraf: Kutup DALGAKIRAN
Damat, Tween ve DS markalarıyla ülkemizi yurtdışında başarıyla temsil eden Orka Holding'in yönetim kurulu başkanı Süleyman Orakçıoğlu, başarılı bir işadamı olmasının yanı sıra iyi bir aile babası ve iyi bir eş. Süleyman Bey ve eski haber spikeri olan güzel eşi Ahu Orakçıoğlu ile Beykoz Konakları'ndaki evlerinde buluşarak aşk dolu, röportaj gerçekleştirdik. Sekiz yıllık mutlu ve huzurlu evlilikleriyle her zaman örnek gösterilen Orakçıoğlu çifti aşk hayatları, evlilikleri ve çocukları hakkında samimi açıklamalarda bulundu. Süleyman Orakçıoğlu'na ayrıca iş dünyasıyla ilgili sorular da sorduk.
Sekiz yıldır evlisiniz. Evlilik nasıl gidiyor?
Süleyman Orakçıoğlu: Klasik bir cevap olacak ama bizim evliliğimiz aynı zamanda arkadaşlık gibi. Her konuda birbirimizi tamamlıyoruz, Ahu benim hem eşim, hem dostum, hem arkadaşım... Ben öyle görüyorum.
Ahu Orakçıoğlu: Birlikteliğimizde 11'inci evlilikte 7'inci yılımızı bitirdik. Birlikte olmaktan keyif alıyoruz, mutluyuz.
Mutlu ve huzurlu evliliğin sırları size göre nedir?
Süleyman O: Bir evlilikte en önemlisi karşınızdakinin fikirlerine güvenmek, ondan görüş aldığınız zaman onun da size katkıda bulunacağını bilmek... Hayatta her zaman iyi şeylerle karşılaşmıyorsunuz, sorunlarla karşılaştığınız zaman bunu paylaşabileceğiniz, sizi dinleyecek bir insan varsa gerçekten şanslısınız.
Ahu O: Temelinde önce geçinmeye istekli olmak ve empati ile hareket etmek yatıyor. Sürekli ben demek, ego dili ile konuşmak, olaylara tamamen kendi açından bakmak bir ilişkiyi yaralar. Süleyman da ben de egoist değiliz. Empati duygumuz güçlü. Akıl dilini severiz. Birbirimize üstünlük sağlamak gibi hedeflerimiz yok. Etrafımda yıpranan ilişkilerde genelde bunu gözlemliyorum. Bir de galiba hayattan, toplumdan, gündemden, işteni güçten kopmayan insanların birbirine verecek şeyi de çok oluyor. Bu da beraberliği besliyor. Ve son ama diğerleri kadar önemli olan aradaki elektriği, kimyayı güçlü tutmak... Bu uzun ilişkilerde kolay değil ama istenirse oluyor.
Ahu Hanım siz bu evliliğin mutlu yürümesinde nelerden fedakarlık verdiğinizi düşünüyorsunuz?
Ahu O: Bir ilişkide kalmayı seçmek tabii ki her şeyden önce özgürlüğümüzden fedakarlık yapmayı gerektiriyor. Ancak bunun da sınırları var, birbiri için hayatı çekilmez kılmamak ve yaşam alanı bırakmak gerek. Süleyman'ın güzel bir tanımı var "Özgürlüğüm açıklayabileceğim kadar" diye ve ben bu tanımlamayı seviyorum doğrusu. Sonuçta beraberlikte karşımızdakinin hayatımızda yarattığı artılar çoğunluktaysa fedakarlıklar hiç göze batmıyor.
Sizinki ilk görüşte aşk, biraz geçmişe dönüp anıları tazeleyelim mi?
Süleyman O: Doğru, ilk görüşte aşk... O gün yurtdışından gelmiştim ve son derece de yorgundum. Kısaca anlatırsam bir tasarım haftasında buluştuk ama Galata Köprüsü'nde. Köprünün üzerinde olması da bence anlamlıydı çünkü köprüler ne yapar, birleştirir (gülüşmeler).
Ahu O: Ben körkütük aşık oldum Süleyman'a. Gerçekten gözüm hiçbir şey görmedi. Geldiğim noktada sevdiğim ve hala çekici bulduğum bir adamla beraberim. İşte o kimya çok önemli benim için...
Birbiriniz için ne ifade ediyorsunuz?
Ahu O: Süleyman insan olarak çok değerli benim için gurur duyuyorum yaptıklarıyla... Daha önemlisi tüm bu başarıya rağmen egosuz ve mütevazı halleriyle baştan çıkarıyor beni. Bir bakışıyla, yaydığı elektrikle, kokusuyla hala da etkilemeyi başarıyor doğrusu. Süleyman'a baktığımda artık aynaya bakmış gibi oluyorum, elim kolum gibi.
Süleyman O: Ahu benim hayat arkadaşım, eşim, dostum. Aynı zamanda hayatımda her şeyimi paylaştığım insan...
Süleyman Bey, Ahu Hanım nasıl bir annedir?
Süleyman O: Ahu, hem ilgili, şefkatli, yönlendirici ve hem de disiplinli bir annedir. O yönünü seviyorum. Çocuğa sevgisini hissettirir ama çocuğun bu sevgiyi kullanmasına izin vermez.
Peki Ahu Hanım, Süleyman Bey nasıl bir babadır?
Ahu O: Tatlı, yumuşacık, her dem verici bir baba. Bunun bazı dezavantajları olsa da...
Kızınız Sare ilgili bir konu olduğunda son sözü kim söyler?
Ahu O: Son ve ilk sözü her zaman ben söylerim. Süleyman çocuk yetiştirme işine çok karışan bir insan değil. Mutlak sevgi verir ancak müdahil olmaz. Çocuklarla ilgilenme işi benim onun dışındaki her şeyi ortak kararlar çerçevesinde yürütürüz.
Süleyman O: Bazı konularda tartışmasız Ahu'nun dediği olur.
Kızınızı yetiştirirken öncelikleriniz neler?
Süleyman O: Her şeyden önce kızımın kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorum. Yeteneklerine göre gelişimini sağlamamız çok önemli. Hem eğitici, hem öğretici hem de sevdirerek yönlendirici olmak. Mesela baleye gitmek istemediğinde ben "Gitmesin" diyorum ama Ahu "Hayır gidecek" diyor. Ahu beni eleştirir bu konuda ve "Hemen pes etmesin" der.
Ahu O: Süleyman kızı "Hayır" deyince hemen yelkenlerini indiriyor. Ben bu yaşlarda yönlendirme yapmanın doğru olduğunu düşünüyorum çünkü benim geçmişte yapmayı bırakıp sonra da pişman olduğum çok şey var. Eğer zamanında beni birazcık yönlendirselerdi belki başka kulvarlarda olurdum. Başladığı şeyi bitirmeyi ve oradan bir sonuç almayı öğrensin. Bunun tohumunu da şimdi atabiliriz.
Süleyman O: Ben de hayatta özgür olmayı öğrenmenin gerektiğine inanıyorum. Hepimizin çocukluğunda disipline karşı bir duruşumuz ve isyanımız olurdu. O yüzden çocukların da çok fazla kalıplar içinde olmasını istemiyorum.
Ahu O: Bizim evimizde kalıplarla çocuk yetişmiyor, minimal yönlendirmelerle istikrarlı olmak sağlanıyor. Yoksa öyle programlı bir hayatı yok, pazartesi bale, salı satranç vs. gibi. Süleyman da bilir zaten benim özgürlüğüne çok düşkün bir kadın olduğumu. İstikrarlı bir şekilde bir tanesini yapsın yeter bizim için. Mutlu, özgüvenli bir çocuk olması ve yetişkinliğinde mutlaka kendi ayakları üzerinde durmayı başarması ve çalışmaya, emek vermeye odaklı olması...
Birlikte neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Ahu O: Birlikte hayatın her anını paylaşmaktan zevk alıyoruz. İşi, gücü paylaşmaktan beraber eğlenmeye, sohbete kadar... Ben Süleyman'ın işini takip etmekten de büyük mutluluk duyuyorum işiyle alakalı da pek çok alanda yanında olmaya çalışıyorum. Bundan zevk alıyorum.
Süleyman O: İlk olarak her ikimizin de aile bağları güçlü ve köklü bir ailesi var. Ailelerimiz de bizimle bir arada olmayı istiyor ve biz de onlara zaman ayırmayı çok seviyoruz. Bizim ayda bir kere tüm aile bireylerinin bir araya geldiği özel yemek davetimiz olur. Onlarla bir arada olmak bizi mutlu ediyor. Çekirdek ailemiz olarak da ne zaman ne yapacağımız belli olmaz. Bir anda kayak tatili yapmak için Fransa'ya otel, uçak rezervasyonu yaptırmışken, üç gün kala kendimizi Maldivler'de buluruz. Ödemeler yapılmıştır, uçak biletleri vs. ama son anda modumuza bakarız kış tatili istemediğimize karar verir ve planımızı değiştiririz.
Üç kişilik çekirdek ailenizi büyütmeyi istiyor musunuz?
Ahu O: Ben çok istiyorum açıkçası. Biz Süleyman ile 20'lerin sonu 30'lu yaşların başında evlenseydik kesinlikle üç tane çocuk doğururdum. Bizim zaten üç çocuğumuz var ama üç çocuk daha olması fena olmazdı.
Süleyman O: Konu açılmışken teşekkür etmek istiyorum Ahu'ya. Bana bu konuda Ahu çok katkıda bulunuyor. Çünkü bizim çocuklarımızın kendi içindeki o kenetlenmesi, kardeşlik duygusu beni çok mutlu ediyor. Sare ve abileri birbirlerine o kadar çok bağlılar ki bizim ekstra hiçbir şey yapmamıza gerek kalmıyor. O ortamı sağlamak çok önemli ve sağ olsun ki bu ortamı da Ahu sağladı. Küçük oğlum Orkan hala bizimle beraber yaşıyor, hatta arkadaşları geliyor, biz de kalıyorlar. Bir bakıyorsunuz burası yurt gibi oluyor (gülüşmeler).
Ahu O: Çok seviyoruz, onların enerjisi bize çok iyi geliyor.
Aile olmak ne hissettiriyor size?
Ahu O: Aile olmak muhteşem çünkü Süleyman çok koruyucu ve kollayıcı bir insan ve bu da insana müthiş bir konfor sağlıyor her şeyden önce. Bizim bir de sevgi pıtırcığımız var, Sare. Onun mutluluğunu, özgüvenini gördüğümde, babasıyla buna yaptığımız katkıdan gurur duyuyorum. Sare sevgi alan ve sevgi veren bir çocuk. Etrafına iyilik saçıyor. Hakikaten mutlu bir toplumun temelinde mutlu birliktelikler yatıyor.
Evde iş bölümü, hayat paylaşımı nasıldır?
Ahu O: Süleyman'ın evle ilgili tek talebi geldiğinde huzurlu bir ortam bulmak ve bizim görevimiz de ona bu huzuru, keyfi sağlamak... Yoğun bir iş temposundan çıkan bir adamın evde iş değil dinlenmesi ve keyif yapması gerekiyor. Ancak zaten çok düzenli ve temizdir. O anlamda da birlikte yaşaması kolay bir insandır.
Süleyman Bey çok hoş bir eşiniz var. Eşinizi kıskanıyor musunuz?
Süleyman O: Her şeyin kendi içinde bir dengesi olmalı. Gereksiz kıskançlıklar rahatsız eder, ne ben Ahu'nun öyle bir moda girmesini isterim ne de ben girerim. Zaman zaman birbirimizi uyarmak zorunda kaldığımız şeyler olabiliyor o da bu işin sahiplenme kısmı. Evlilikte olması gereken bir şey bu... Sahiplenme ile kıskançlığı ayırmak lazım ve ikisinin arasındaki dengeyi kurmak önemli.
Ya siz Ahu Hanım?
Ahu O: Ben kıskancımdır. Aradığımda telefonum açılsın, olmadı en kısa zamanda dönülsün isterim. İlgisiz kalınmaya, ihmal edilmeye de katlanamam.
Süleyman Bey, iki oğlunuz, bir de kızınız var. Çocuklarınız sizden bayrağı devralsınlar istersiniz diye düşünüyorum. Onların merakı var mı peki?
Süleyman O: Evet, ilgi duyuyorlar. Büyük oğlum Emir 24 yaşında ve artık işin içinde. Küçük oğlum Orkan, Özyeğin Üniversite'sinde İngilizce İşletme 1. sınıfta okuyor. Sare'ye gelirsek annesinin kozmetik ürünlerini sergiliyor ve satış yapıyor. Mağazaya gitmeye bayılıyor ve en sevdiği de İstinyePark'taki mağazamız. Hemen kasanın arkasına geçiyor, satışlara bakıyor.
Süleyman Bey biraz da iş konuşalım. Malum son zamanlarda yurtdışında açtığınız mağazalarla çok konuşuldunuz. 2017 yılı nasıl geçti?
Süleyman O: 2017 bizim için bayağı başarılı bir yıldı ve buna 2018 yılında da devam edeceğiz. Yurtdışı mağaza sayımız 160'ı buldu. Bir Türk markası olarak dünyanın her yerinde tatlı bir tebessümle karşınıza çıkabiliriz. Hedefimiz girdiğimiz her pazarda ya pazar lideri olmak ya da kendi segmentimizde ilk üç markadan biri olmak. Bunu yapabilecek ve başarabilecek hem birikimimiz hem de ekibimiz var. Yılbaşında ekibimizle Avustralya'dan başladık kutlamaya Uzakdoğu'da birçok ülkede, Orta Asya ülkelerinde, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya, Balkanlar, Romanya, Arnavutluk, Bosna Hersek diye devam ettik. Balkanlar'da neredeyse olmadığımız yer yok. Ama bizim için en önemli pazar İtalya. 2017 yılında deyim yerindeyse İtalya'ya damgamızı vurduk. İtalya'da 16 noktada varız. Aralık ayındaki raporlara göre satış performansımız çok iyiydi. Aynı şekilde İspanya'da, Barcelona'da, Madrid'de yeni açtığımız mağazalarımız da iyi gidiyor. Tabii Kuzey ve Orta Afrika'yı unutmayayım, Fas, Mısır, Tunus gibi ülkeler de çok etkin olduğumuz yerler. Orta Afrika pazar olarak markamıza çok ilgi gösteriyor, Güney Afrika'da en çok ilgi gören markayız.
İtalya erkek modasının kalbi ve siz de bir Türk markası olarak damganızı vuruyorsunuz. Ne mutlu size...
Süleyman O: Biz buna sıra bize geldi diyoruz (gülüyor). İtalya ve İspanya'da başarılı olmak tabii ki mutluluk verici. Çünkü biz hem tasarımlarımızla, hem üretim kalitemizle hem ürünlerimizdeki inovasyon ve uyguladığımız ulaşılabilir lüks stratejisiyle öne çıkıyoruz. Ulaşılabilir lüks stratejisini en iyi uygulayan üç beş markadan biriyiz. Bu arada bir sürprizimiz de Almanya. Almanya'da bu yıl mağaza sayımızı 10'a çıkaracağız. Ekibimizle birlikte biz de uyumuyoruz.
Hakikaten bu kadar mağazalar arasında nasıl bir iş temponuz var?
Süleyman O: Bütün çalıştığımız ekip çekirdek kadro, bizim iş ortağımız ve aynı zamanda işin sahibi onlar. Herkes işine hakim, ben kendimi orkestra şefi gibi görüyorum. Mesela bir satış ekibi Bağdat'a, Basra'ya karayoluyla geçtikleri zaman biz de uyumuyoruz, güvenliklerinden tutun da işin bütün sürecinden sorumluyum.
Sizi bulmuşken sormasam olmaz, erkeklerin giyinirken yaptığı hatalar nedir ve şık görünmenin püf noktalarını alalım.
Süleyman O: Mesela bir ceketin kol boyu uzun, ceket boyu salaş bir şekilde üzerinde duruyorsa şöyle bir tanımlama yaparız "Heralde babasının ceketini giyinmiş". Fitting çok önemli, paça, gömlek kolu ve ceket kolu doğru olmalı ve kalıbın vücutla uyumlu olması gerekiyor. Vücut ergonomisiyle uyumlu kalıplar tercih edilmeli. Diğer önemli konu da tasarım. Farklılaşayım derken acayipleşmeyin; sadeleşeyim derken sıradanlaşmayın. Kalite, işçilik, kumaş ve tabii ki kombin önemli. Mesela bir cekette fazla desen varsa daha sade bir gömlek ya da kravatla tamamlamak lazım. Ya da sade bir takım elbise tercih ettiyseniz onu şık bir mendille, kravatla şekillendirmek lazım.
Ahu Hanım siz de eşinizin işlerine destek oluyorsunuz. Eşinize iş konusunda fikir verir misiniz?
Ahu O: Şu an ana önceliğim Orka'daki işlerinde Süleyman'a destek olmak. Tüm dünyada 400'ün üzerinde mağaza sayısına ulaştık ve operasyon o kadar büyük ki ailede her an herkese bir iş düşüyor. PR ve yeni iş geliştirmede elimden gelen desteği vermeye çalışıyorum. İş konusunda meraklıyımdır, iş akışını ve gelişmeleri elimden geldiğince takip etmeye çalışırım ve fikrimi mutlaka söylerim. Bazen değer yaratacak fikri, projeleri olan insanlarla buluşabiliyor, onları karar vericilerle buluşturup işleri hızlandırabiliyorum. Ya da yeni kanallar açılmasını teşvik edebiliyorum. Bu anlamda meraklı ve fırsatçıyımdır.
Ahu Hanım sosyal sorumluluk projelerinde de sıkça yer alıyorsunuz. Yardımlaşmak, paylaşmak sizin için ne ifade ediyor?
Ahu O: Benden destek isteyen her dernek ve vakfa destek oluyorum. Hiç kimseyi geri çevirmiyorum. Orka Holding'in sosyal sorumluk projelerinde de yer alıyorum, paylaştıkça, verdikçe çoğaldığıma inanıyorum. Aileden öyle gördüm, Süleyman'ın ailesinde de benzer bir paylaşma ve dayanışma kültürü var.
Eviniz sizin için ne ifade ediyor? Evde en çok neler yapmaktan keyif alırsınız?
Ahu O: Evimi çok seviyorum. Dekorasyonunu baştan sona sahibi olduğum AD Mobilya olarak biz yaptık. Tek tek tüm detaylarıyla ilgilendiğim, ruhumu yansıttığına inandığım bir evim var. Bohem, şık, garantici olmayan bir dekorasyon anlayışı var içerde. Evin her köşesi benim için keyifli ancak görsel anlamda oturup en zevk aldığım alan salon. Evde zaman geçirmekten çok keyif alırım. Kitaplarım, dergilerim, tuttuğum notlarla zamanın nasıl geçtiğini anlamam. Film seyretmeyi çok severim, dizilerle hiç aram yok. Bahçemi çok severim, Beykoz'da yaşama nedenim, oksijen alanının bol olması...