Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Betül YAZICIOĞLU
Bundan sekiz yıl önce kendi markasını yaratıp, ardı ardına birçok başarıya imza atan Zeynep Tosun, ilk günkü heyecanını hala taşımayı başaran tasarımcılardan biri. Zamanla olgunlaşsa da içindeki heyecanı ve işine olan aşkını hiç kaybetmeyen Zeynep Tosun, bu enerjisini tasarımlarına yansıtmaya da devam ediyor. "Hiçbir zaman ben oldum demeyeceğim" sözleri Tosun'un hem mükemmeliyetçiliğini hem de mütevazılığını başarıyla anlatıyor. "Mesaj içeriği kuvvetli ve benim için çok değerli" dediği hazır giyim koleksiyonunu tanıtmasına günler kala bir araya geldiğimiz Tosun ile tasarım kariyerini, yeni koleksiyonunu ve Mercedes- Benz Fashion Week Istanbul'un onun için önemini konuştuk.
Koleksiyonunuzu tanıtmaya sayılı günleriniz kaldı. Nasıl bir his içerisindesiniz, nasıl geçti süreç?
Hazırlıklar çok hızlı sürdü. Çünkü bizim aynı zamanda yaz sezonumuz, couture, özel müşteri derken çok yoğun tempolu geçti. Lanse edilecek bir danışmanlığımız da var ilerleyen dönemlerde... Ben bütün yaz hiç tatil yapamadım. Ama hazırız tabii ki, hoş ben mükemmeliyetçi biri olduğum için hiç tam hazır olduğumu düşünmüyorum. İnşallah çok güzel bir sunum yapacağız. Bir videomuz olacak aynı zamanda onun için de çok heyecanlıyız. Benim için çok değerli sürprizli bir video, kariyerimin güzel bir tanıtımı olacak.
Yeni koleksiyonunuzdan biraz bahsedelim. Neler ön planda?
Daha tanıtmadığımız için sürprizi bozmak istemiyorum ama şunu diyebilirim; gökkuşağının yedi rengini kullandık. Bana göre daha duygusal anlam taşıyan renkler biraz daha ön planda... Detaylarda çok gizli bir konsept. Bir desene baktığınızda içini çok iyi okumanız lazım. Kullanıcıyla aramızda bir bağ oluşturacak detaylara girmeye çalıştık. Dışarıdan çok düz bir gömlek gibi görünen, istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde rahatlıkla giyebileceğiniz bir parça, mesela yakaları kaldırdığında başka bir hal alıyor. Bütün içerisinde serserilikler var. Ona gönderdiğimiz mesajları içeriyor. Mesaj içeriği kuvvetli bir koleksiyon oldu. Demek istediğimiz şeyi birazcık anlatmamız, yazmamız da lazımdı. Bunu çok dinamik, genç, enerjik bir şekilde yaptığımıza inanıyoruz. Bunun dışında bir de bence biraz şımarık siluetler var. Sizinle dans eden, hareket eden siluetler... İnşallah beğeneceksiniz.
İlk defilenizi 2009 yılında yaptınız. O zamanki hislerinizle bugünküler arasında neler değişti?
Bende heyecan hep var. Heyecan olmadığı zaman iş yapamıyorum, iyi bir iş çıkmıyor. Tabii ki de güven kazandığım bu süreçte tartışılmaz bir gerçek. Yaklaşık sekiz yıldır markam var. Tabii ki de heyecanlıyım. İşimi çok seviyorum ve bunun için özel hayatımdan da çok feragat ettim. Bunun karşılığını alıyor muyum? Daha tam istediğim gibi alamıyorum ama sanırım hiçbir zaman da alacağımı düşünmüyorum. Çünkü ölene kadar bir şeyler öğrenmeye devam edeceğim, bir şeyler yapmaya devam edeceğim. Ben bu işi çok iyi yapıyorum tavrım yok. Her gün fikrim değişebilir, her gün kendimi geliştiriyorum. O yüzden bence esnek olmak tasarımda çok gerekli bir özellik. Bu şekilde zamanı yakalıyorsunuz. Ben gençlerle çalışmayı seviyorum, kendi enerjim de yüksek. Ekip olarak bir iş yapmaya çok dikkat ediyorum. O yüzden öğrenmeye devam edeceğim. Ama tabii artık daha rahatım. Kendimi artık vurmuyorum, eksikliği varsa da onun nazarıdır diyorum.
Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul'u bir tasarımcı olarak değerlendirmenizi istesem...
Türkiye çok büyük bir tekstil ülkesi ama tekstil ülkesinin yanında stili gelişmiş, kendine özgü tasarımları olan bir ülke değildi. Daha çok biz üretim yapan, fason çalışan taraftık. Bence tekstilin yeni gelen nesli ile başka bir boyuta geçtik. Evet, ilk baştakiler öyle başlamış olabilir ama ben çoğu kumaşçıdan tasarım aksesuar görüyorum çünkü çocukları geçti yerlerine ve herkes iyi yerlerden mezun oldu, bu işleri okudu, çok daha fazla vizyon sahibi. Aileler büyük yerlere getirdiler ama dönem artık o vizyonu aktarabilme dönemi. Sektörümüz için moda haftası çok önemli. Tabii ki de eksiklerimiz var ve olacak da çünkü dünya üzerinde bir iş yapmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin durumunda kaotik durumlar söz konusu olabiliyor. Bu yüzden hepimiz canla başla çalışıyoruz. Geçmeyecek eksikler değil. İlk baştan bu yana çok büyük değişiklikler görüyorum. Biz ilk başta "Ne yapacağız, bir daha olur mu?" diye düşünürken 10. sezonuna geldik. Ben de her sezon katılmaya çalıştım ve katılamadığımda da gerçekten bütçe konuları söz konusuydu. Satınalmacılar geliyor, belki benim hedeflediğim satınalmacıların hepsi yok ama bir sürü tasarımcıya çok yarıyor. Bunu sürdürebilmemiz, herkesin bir yerinden tutması çok önemli.
Londra Moda Haftası'nda da yer aldınız. MBFWI'dan farklı tarafları nedir Londra Moda Haftası'nın?
Dört sezon katıldım. Ben hep kendimden sonra gelecek tasarımcılara da aynı şeyi söylüyorum; bir kere, yanınız marka müdürünüzü ve business kısmını yürütecek birileri lazım. Çünkü ben aynı malı defilede tanıt sonra Paris'e git satmaya çalış, maillere cevap ver, fiyatlandırmalar derken çok beceremedim o işi. O yüzden o zinciri tamamlayarak gitmeleri lazım. Londra ve İstanbul moda haftalarının arasında çok büyük bir fark yok aslında, sadece çok profesyoneller. Bence işleyiş Türkiye'dekinden farklı değil, fakat orada tabii yıllardır olduğu için daha tecrübeliler, çoğu şey 6 ay öncesinden belli biz de son gün belli olan çok şey oluyor. Yoksa saç-makyaj artistlerinin profesyonelliği, modellerin profesyonelliği bunlar hep aynı... Orada çok daha büyük sponsorlar dönüyor, çok daha fazla marka olduğu için aslında orası da kaotik, kimileri için... Daha çok insana ulaşıyorlar ve kitle farkı çok var tabii ki...
Önemli markalarla işbirlikleriniz oldu, bu işbirliklerine önem vermenizin nedeni nedir?
Tasarımcının vizyonunu kendi markalarına taşıyan, bu markalar çok fazla insana erişebiliyorlar. Bir tasarımcının sokaktaki insana ulaşabilmesi ve insanların beğendikleri tasarımcıların parçalarını daha ulaşabilir fiyatlarda bulabilmesi çok önemli ve gerekli. İki taraf için de çok kazançlı bir işbirliği şekli bu. Bizim üretimlerimiz çok az ve niş bir markete yöneliyoruz fakat bu markalar mass bir markete yöneliyorlar. Bu yüzden hem onlar bizden yararlanmış oluyor hem de bizim yetilerimizin arkasında büyük bir güç olunca herkese hitap edip ulaşabiliyoruz. Tasarımcıların da kendi aralarında işbirlikleri yapmaları lazım, benim peşinden koştuğum arkadaşlarım var. Zaman bulunca birlikte güzel projeler gerçekleştireceğiz. Bu da çok önemli bir şey çünkü aynı market içindeyiz ve birbirimizden besleniyoruz. Daha da güzel projelere imza atacağız, kafamızda çok şey var.
Siz de genç tasarımcı olarak başladınız ve bugünlere geldiniz. Sektöre yeni girmeye çalışan gençlere ne tavsiye edersiniz?
Şimdi bir kere işlerini çok seviyorlarsa yapmalılar. Bu sadece tasarımcı için geçerli değil tabii... Ama gerçekten işine olan sevgi çok önemli, sebat edilecek bir meslek moda tasarımı. Kendi markalarını kurmak istiyorlarsa tamam ben oldum diyerek değil, deneyimlerini iyi sindirdikleri zaman iyi bir iş ortağı ile bu yola girsinler. Siz tasarıma bakarken, diğer taraf işin işleyişine bakmak zorunda çünkü öbür türlü ikisi de olmuyor, ben bundan çok çektim. İyi bir takım çok çok önemli. Her şeyi ilk önce siz yapın, siz bilin ondan sonra delege edebilin, evet ama işleyiş tarafında destek lazım. Patronluk zor geldi bana, bildiğiniz gibi değil.
Hazır giyimin yanı sıra haute couture ve özellikle son zamanlarda gelinlik tasarımlarınızla da dikkat çekiyorsunuz. Hangisi sizin için daha keyifli?
Aslında gelinlik konusunda, aşırı bir çalışmam olmamıştı. Bir-iki tane yaptım ve insanlar gelmeye başladı. Gelinlikte müşteriyle çok özel bir şeyinizi paylaşıyorsunuz. Onların en özel gününü paylaşmak benim için çok kıymetli. Hepsi benim çok yakın arkadaşım oluyor zaten. Enerjimin tutması lazım karşımdakiyle, bu iki taraf için de geçerli. Onlar da istemez yoksa... Burada bakabilecekleri gelinlikler yok çünkü tamamen bana güvenip geliyorlar. Couture seviyorum, çünkü detaylı uğraşıyorum, her bir müşteri ayrı bir zorluk onu aşmak falan bana güzel geliyor. O kadını 'en güzel nasıl gösteririm, nasıl onun hissiyatını anlayıp bir tasarım yaparım'ı düşünmek güzel bir şey. Ama tabii beni en çok hazır giyim heyecanlandırıyor. İnsanların her gününe inebildiğiniz bir teklifle gidiyorsunuz ve orada tamamen ben kendi stilimi yansıtabiliyorum. Birine göre değil, kendime göre doğrularım var ama aslında yarattığım markanın persona'sını yansıtabiliyorum. Hazır giyim benim bebeğim gibi...
2007 ITKIB Genç Tasarımcı ödülü, 2013 Mercedes-Benz'in desteklediği tasarımcı, Premier Vision Istanbul elçiliği... Kariyerinize birçok başarı eklediniz. Bunlar size göre şans mı yoksa tamamen sizin emeğinizin sonucu mu?
Şans faktörü çok önemli modada fakat altını dolduramadığınız zaman hiçbir mantığı yok. Bir tane single çıkartan şarkıcı gibi olursunuz. Yeteneğiniz varsa, kendinizi geliştirebiliyorsanız, bir noktaya ulaşabilirsiniz. Tabii ki şans çok güzel bir şey, benim de kariyerimin dönüm noktalarında şanlı olduğum da şanssız olduğum da oldu. Bana göre şans yaratabileceğiniz bir şey. Benim başıma çok kötü şeyler geldi, günlerce ağladım ama asıl şans onların içinde doğru şeyi çekebilmek. O tecrübeyi kendinizi geliştirmek için kullanırsanız şansınızı yaratırsınız.