Röportaj:Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Melda Kosif, annesi Yasemin Kamhi ile onun seminerine katılmak için ta İzmir'e gidiyor, Emel Yıldırım ve Çağla Şıkel boşanma stresini onun önerileriyle atlatıyor, Eda Taşpınar kitabından özlü sözler paylaşıyor... 'Yol-Aşkın İstilası' adını verdiği kitabı kısa sürede 120 baskıya ulaşıyor ve 200 binden fazla satıyor. Bahsettiğimiz kişi Metin Hara... 33 yaşındaki bu genç adam, aslında Çapa Tıp Fakültesi mezunu bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı. Doğuştan gelen yeteneklerini, dünyanın farklı yerlerindeki spritüel eğitimlerle destekleyen Hara, beş yıl önce kurduğu 'Trust Humanİnsana Güven' isimli akademisinde "Başka bir dünya mümkün" diyerek, bildiklerini başka insanlarla paylaşıyor. Metin Hara ile bir araya gelerek, neler yaptığını konuştuk.
Ne yaptınız da bu kadar meşhur oldunuz?
Metin Hara: Meşhur oldum mu bilmiyorum, bana her şey aynı geliyor.
Peki, ne yapıyorsunuz tam olarak?
Hara: Yaptığım işi anlatmak oldukça zor, çünkü birazcık kendine özgü bir iş. Ben yazarım, aynı zamanda 'İnsana Güven'in kurucusuyum. Kişisel gelişim değil, daha tamamlayıcı tıbba kayan, daha bilimsel odaklı bir iş. Temelde yaptığımız şey, insanların ruhsal anlamda değişmesinin bilimini ortaya koymak. İnsanların hayatına dokunarak, herhangi bir sömürü yapmadan, çok uçuk şeyler vaat etmeden; ayakları yere basan bir şekilde yapmak. Aslında temel amacı bu.
Spritüel konuların nasıl ayaklarını yere bastırıyorsunuz?
Hara: Normalde spritüel konularla ilgilenen insanlar, "Ben bu konularla ilgilenirim ya da inanırım" der. En büyük farkımız; biz burada bir ilgi alanından bahsetmiyoruz. Bizim anlattığımız yaşamın ta kendisi! Bir ilgi alanı değil; tam merkezi! Zaten bu inanmaya bağlı olan bir konu değil. Yani siz "Yerçekimine inanıyorum ya da inanmıyorum" diyemezsiniz. Yer çekimi bir şekilde var; inansanız da var, inanmasanız da. Bizim yaptığımız şey, işin içinden bu kısmı çıkartmak ve uygulanabilir ve pratik bir şekilde insanların hayatını değiştirmek.
Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Hara: Bizde mürit-mürşit ilişkisi yok; koşulsuz ve sorgusuz bir bağlılık yok. Herkes kendi gönlünde olanı ortaya koyup paylaşıyor. Benim burada anlatmak istediğim şey; insanların özel doğmadığı, her birinin bu yeteneklerle doğmuş olduğu. Doğaüstü dediğimiz birçok gücün aslında insanların doğal yetenekleri olduğunu ve benim yapabildiğim ve tabii ki yapabildiğimin ötesini her katılımcının yapabileceğini. Zaten temeldeki bütün eğitim sistemi de onların bana güvenmesi, bana hayran olmasıyla ilgili değil. Kendilerine güvenmeleri ve yeteneklerine, özlerine kavuşmaları ve kendilerine sağlıklı bir hayranlık ve özgüven oluşturabilmeleri için.
Kurduğunuz akademi nedir?
Hara: Ben yaklaşık 15 senedir bu eğitimleri veriyorum. Yedi sene önce de 'İnsana Güven' olarak açıldık. Burada kendimle ilgili şöyle bir şey hissettim. Benim ticari kaygım, kariyer hırslarım yok. Başka bir dünya mümkün felsefesiyle yola çıktık biz. Ve tek başına anlatarak, yazarak, birebir insanlara dokunarak, bunu başarmanın bu hayatı sığmayacağını fark ettim. Bana bazen soruyorlar, 'Başka Metin Haralar mı yetiştiriyorsun' diye. Hayır! Kendi gönülleriyle, kendi yetenekleriyle, kendi yolculuklarıyla, kendi yaşamlarıyla insanlar arasında fark yaratabilecek kişiler yetiştiriyorum. Burada dünyanın dört bir yanından gelen hocalar var. Konusunda uzman, tanınan ve gerçekten bilgeliğine, ışığına güvenebileceğimiz insanlardan tutun, belirli hekimlere, fizyoterapistlerden tutun, başka alanda uzmanlara ev sahipliği yapan bir yer oldu. Alt kısmında gerçekten özenerek hazırlanmış ufacık bir kafemiz var. Barınaktan evlat edindiğimiz bir köpeğimiz var. Yan tarafta bir spor alanımız var. Üst tarafta psikiyatristen tut, zihinsel birçok sıkıntıda yardıma koşabilecek insanlar mevcut, seminer salonları mevcut. İnsanların bilincinde fark yaratacak film gösterimleri yapılıyor, hep beraber ney üflüyoruz, felsefe tartışıyoruz, güzel masalar kurup yemekler yiyoruz. Amacımız burada bedensel sağlık, zihinsel denge ve ruhsal yolculuk. Beden-zihin- ruh üçlemesinde insanlara, yine akılcılıktan kopmadan, sömürüye kaçmadan ve gerçekten hayatın içine sokulabilir bir öğretiyle karşılaştırmak. Bugüne kadar 'İnsana Güven' çok sevildi. Eğitimlerimde, bin şükür, çıktığından beri hiçbir koltuk boş olmadı. Katılanların hepsine çok teşekkür ediyorum.
Eğitmen de yetiştiriyorsunuz...
Hara: Bu sene ilk kez binlerce insan arasından seçtiğimiz 45 kişiyle bir yola çıktık. Dediğim gibi bunlar birer Metin Hara olmayacaklar. Bu olamayacaklar değil, daha ötesi olsunlar diye hedefliyoruz. Aralarında çello çalanlar var, müzikle terapiler yapacak olanlar var, doktorlar var, psikiyatristler var, kendi alanında gerçekten inanılmaz şeyler yapacak 45 kişi. Bu insanlar zor bir eğitimden geçiyorlar. Anatomi öğreniyorlar, hareket prensipleri öğreniyorlar, oldukça derin teknikler öğreniyorlar. Kendileriyle ilgili çok büyük vazgeçişler yapıyorlar. Benden hizmet alan çok fazla insan var. Amacımız benim yetişemediğim insanlara, dönüşüm sürecinde yardımcı olmak.
En çok hangi sorunlarla geliyor insanlar?
Hara: Hastalık olarak birçok şeyi söyleyebilirim; kanser, depresyon, panik atak... Ama en büyük sorun ne biliyor musunuz? Çocukluktan beri artık bambaşka dünyaya doğuyoruz. Sosyal medya, ailevi durumlar, her şey dışarıdan içeriye almakla ilgili. İnsanlar o kadar dışarıdan nasıl göründüklerine emek harcıyorlar ki, içerinin ne kadar önemli olduğunu unuttular. Bana başvuran insanlar arasında Türkiye'nin en önemli insanları da var, çok güzel görünen, fiziksel anlamda gerçekten avantajlı olan insanlar da... Anlatmaya çalıştığımız; dış koşullara gerçekten emek veriyorsun, gel içeriye de emek ver. Orada da gerçekten içsel anlamda ilgi gösterilmeyi bekleyen bir çocuk, bir kadın, bir adam, bir insan var... Dış dünyadan kopmadan, sürekli belirli vaatlerde bulunmadan, onları kurban bilinciyle bize bağlamadan içsel yolculuklarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Buradan herkesin kendi sorunu, kendine özgün olduğu için bizde hap gibi bir terapi yöntemi yok. Neye ihtiyacın varsa, ona yönlendiriyoruz.
Size gelen eleştiriler de var. Nasıl aştınız bunları?
Hara: Aslında aştığım bir şey yok. Kendimle ilgili yol aldığımı söyleyebilirim. Ben yolcuyum. Gençliğimle ilgili eskiden çok eleştiri geliyordu. 18 yaşında bu işe başladığımda, 15 gibi görünüyordum ve insanlar tereddüt ediyordu, "Bizim evladımız yaşında çocuksun, hayat hakkında bize ne öğreteceksin" diye. Ben de onlara kibarca, "Dilerseniz dinleyin ama aklınızda bulunsun; yaş, günlerini toplayarak hesaplanmaz" diyordum. Ben, en değerli deneyimlerimi benden yaşça büyük olan hocalarımdan aldığım gibi, yine en değerli öğretileri 2 yaşındaki yeğenimden ve çocuk arkadaşlarımdan öğreniyorum. O yüzden yaşamı biri öğretecekse, deneyim kısmında yaşlı birinden, belki de yaşamı nasıl basitleştireceğimiz konusunu genç birinden öğrenmek iyidir. Bana medyada "Yeni çağın dervişi" diyorlar. Türkiye'de kavgadan beslenen bir grup var ve onlar benim için "Nasıl kendine derviş der" diyorlar. Halbuki derviş, iddiasızlığın sembolüdür. Benim bir iddiam yok. Ben bir yol alıyorum ve dilersen bu adımları beraber atabiliriz. Ötesinde bir şey yok. 'Aşkın İstilası Yol' da, benim yaptıklarımı anlatan değil, okuyucunun neler yapabileceğinin üzerinde duran bir kitap. Eleştiriler olabilir, ben bu konuda yapıcıyım. Ama gençliğimle ilgili yapabileceğim bir şey yok. Zaten doğa gereğini yapıyor, er ya da geç yaşlanacağım.
Sizi bu içsel yolculuğa sürükleyen ne oldu?
Hara: Çok farklı şeyler var. Çok vurucu olan; babamın trafik kazası. İki kere kaza geçirdi ve birinde çok uzun süre hastanede kaldı. Annem dört kez kanser oldu. Babam bir kez kanser oldu. Annem ve babam sürekli böyle hasta oluyorlar...
Sizi sınamak için mi?
Hara: Yani bu tür sınavlar, iyisiyle kötüsüyle çok şeyler katıyor insanlara. Özellikle hayattaki en büyük öğretiler, en yakınınızdaki insanlarla birlikte geliyor. Bu arada bir sürü şey öğrendim. Hastane kapısında ağlarken 'olumlama' yapmanın hiçbir işe yaramadığını, sadece 'iyileşeceğim' demenin hiçbir işe yaramadığını gördüm. Orada hekimlerle ve iyi bir azimle, hastanın da kendisinin neler yapabileceğini gördüm. Orada dengeyi gördüm. Kurban bilinciyle masal vaatlere inanmak istemekle, bunların sonucu etkilemediğini gördüm. Yine dönüp dolaşıp, bilimsel ama içsel bir yolculukla olabileceğini gördüm. Benim yaşıtlarıma göre bir adım daha deneyimli olmamı sağladı. Hayatta yaptığım her hata, her kırgınlık, her yere düşüşüm daha fazla kaslarımı güçlendirerek ayağa kalkmamı sağladı. O yüzden her gözyaşıma çok şey borçluyum. Geçmişin bütün o travmaları, şimdinin efendisi olmamızı sağlıyor.
Kitabınız aylardır 'çok satanlar' listesinden inmiyor...
Hara: Herkes bana, "Kitabı kim okuyacak Allah aşkına" demişti... 10 ay geçti hala listedeyiz. Eskiden insanlar bu tip şeylerle ilgilenmiyorum derdi, şimdi bu kitap iş adamlarından analitik zihinle çalışan insanların elinde. Zaten amaç da oydu. Bir ilgi alanı olsaydı ya da bir inanç sistemi üzerinden gitseydi, bütün dünyayı değiştiremezdi. O yüzden kalbi atan, gönül gözüyle görebilmek isteyen her insanı kapsayacak bir proje.
Üçleme olacak demiştiniz, nedir devamı?
Hara: İkinci kitap 'Aşkın İstilası Dem'; yüzde 90'ı hazır. Ben çok satıp satmayacağını umursayacak kadar ticari zekası yüksek biri değilim. Ben insanların kalbine nasıl ulaşırım, onu düşünüyorum. Kitabın kapağı bir şifre, sırtındaki göz bir şifre, her konu başındaki başlığın yanında antik dilde yazılan her bir kelime bir şifre... O nedenle kitabın üzerinde, yazıldıktan sonra 1-1.5 sene çalıştık. 'Dem' de hazır, ama üzerinde çok hummalı bir çalışma var. Ben o kitabı okuyacak her insana o kadar fazla saygı duyuyorum ki, onlara, onların hak ettiğinden az şey vermek benim kalbimi sıkıştırıyor.
Sizin bir pazarlama harikası olduğunuz da söyleniyor...
Hara: Bu, inanılmaz bir eleştiri! Ben 14 senede 50 bin kişiye eğitim verdim. Belirli program formatları dışında hiçbir TV programına çıkmadım. Ve kitap çıktıktan sonra biz hiçbir şekilde PR yapmadık. Zaten kitap çıktıktan 7 gün sonra Amerika'ya gittim. Bugüne kadar 50 bin kişi benim kalp ezgimi dinlemeye gelmişse, benim samimiyetime inanmışsa, ilk çıktığı an kitabı aldı zaten. Kitaplar 'tak' diye tükendi. Sabah programlarına çıkıp göbek atmadım, her gün gazeteye çıkmadım. Ama sosyal medyada çok hızlı bir şekilde, viral olarak yayıldı.
Gelecek için projeleriniz neler?
Hara: Birçok proje var. Çok ileride ben ve benim ekibimin dünyaya nasıl hizmet ettiğini anlatacak bir film yapılacak. Bu üç kitap bittikten sonra bir çocuk kitabı var aklımda. 10'dan fazla kar amacı gütmeyen projemiz var. Hapishanelere giriyoruz, huzurevlerine gidip yaşlılarla dans ediyoruz, şan eğitimi veriyoruz. Doğa için, kanserli çocuklar için bir şeyler yapıyoruz. Yurtdışıyla ilgili çok büyük projeler var. 'Yol' kitabı başka dillere çevriliyor şu an. Benim kişisel olarak bir hırsım yok. Ben aşırılıklardan kaçan, keyifle yaşayan bir insanım. Benim amacım, Türkiye'den başlayıp, bütün dünya için bir şey yapmak. Şimdi kanser hastaları için Eylül'de New York'ta dev bir proje yapacağız. Yavaş yavaş bütün bu vahşetin ortasında, çölün ortasındaki gibi, bir tohum toprağa düşmüş olacak ve o karanlığı yarıp güneşe kavuşacak. İnsanların hayatında bir farkındalık yaratıp, kalplerine cenneti üfleyecek sanıyorum.