“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Röportaj: GÜLÇİN İŞLER FIRAT
Fotoğraflar: CENGİZ DİKBAŞ
Cemiyet hayatında zarif görüntüsü ve şıklığıyla her zaman dikkat çeken Siren Ertan, Bebek'te, A'dan Z'ye kendi dekore ettiği yeni evinin kapılarını ilk kez Şamdan Plus'a açtı. Gökhan Çarmıklı'dan boşandıktan sonra kendine yeni bir hayat kuran ve birkaç ay evvel de Bebek'teki yalı dairesine yerleşen Ertan, çok mutlu olduğunu söylüyor. Yeni hayatındaki mutluluğunu, işadamı Ersin Kayalar ile yaşadığı aşkla perçinleyen Siren Hanım ile hem yeni evini, hem işini, hem de özel hayatını konuştuk. Siren Ertan, evinden ilham alarak tasarladığı kıyafetlerle objektifimize çok özel pozlar da verdi.
Siren Hanım öncelikle yeni eviniz hayırlı olsun. Bu evi seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Siren Ertan: 20 yıldır İstanbul'da yaşıyorum ve Bebek'te ya da yakın bir yerde oturma arzum hep vardı. Çünkü sahilde deniz kokusu ve yüzüme çarpan rüzgar ile yürüyüş yapmayı, araçsız dolaşıp manavdan, şarküteriden alışveriş yapmayı, waffle ya da dondurma yemeyi, köpeğimle vakit geçirmeyi, Bebek kafelerinde kız arkadaşlarımla buluşup kahve içmeyi çok severim. Ayrıca deniz ulaşımını da çok kullanırım İstanbul'da. Bu yüzden yeni yuvamı seçmem gerektiğinde ilk aklıma gelen semt Bebek oldu.
Dekorasyona olan ilginizi biliyoruz. Sanırım yeni evinizi de siz dekore ettiniz...
Ertan: Evet. Ben çocukluğum boyunca dekoratör olmak istedim. Tüm okul defterlerime ev krokileri çizer, içlerini doldururdum. Kendi evimizde ya da gittiğim yerleri kafamda yeniden yerleştirir ve döşerdim. Ama İzmir'de yaşıyordum ve 9 Eylül Üniversitesi'nde iç mimari bölümü yoktu. Bu yüzden, yeteneklerimi de göz önünde bulundurarak ikinci meslek tercihim olan moda tasarımına yöneldim ve tekstil tasarımı bölümünde okudum. Ama aklım hep dekorasyonda kaldı. Bu nedenle de vakit buldukça bu alandaki kurslara katıldım, çok okudum, inceledim, çeşitli fuarlara gittim. Böylece kendimi geliştirdim. Yaşadığım evleri ve ofisimi hep kendim dekore ettim.
Evin dekorasyonunda neler yaptınız, anlatır mısınız?
Ertan: Eski bir daire olduğu ve ben de çok titiz olduğum için evde çok sevdiğim eski parkeler dışında pek bir şey bırakmadım diyebilirim. Çizimler konusunda sağ olsun Hakan Helvacıoğlu'nun mimarlık ofisi yardımcı oldu. Bir başka mimar arkadaşım Ülkem Güçsav'ın da tavsiyeleri oldu. Yerleşim planı ve ürün seçimleri ile tüm dekorasyon bana ait. Zaten çok fazla yeni mobilya da almadım. Eski evlerimin eşyalarını kullandım. Tıpkı gardırobum gibi; ben eşyalarımı uzun yıllar kullanmayı seviyorum ve zamansız parçalara yatırım yapmayı tercih ediyorum.
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Evinizin en sevdiğiniz köşesi neresi? Orada ne yapmak size keyif veriyor?
Ertan: Bu eve ilk girdiğim gün demiştim ki; "Her gün işten gelip çantamı şuraya yerleştirdiğim koltuğa bırakıp balkona yürüyeceğim. Kendime bir cafe latte söyleyip puromu yakacağım ve bakmaya doyamadığım Boğaz'ı seyre dalacağım." Bu dediğimi her gün yapıyorum çok şükür... Güzel havalarda bazen bunu uyumadan önce de yapıyorum. Ah bir de herkesin favorisi 'mavi koltuk' var evde. Televizyonun tam karşısında duruyor ve dünyanın en rahat koltuğu!
Dekorasyona baktığımda antikayı sevdiğinizi görüyorum...
Ertan: Evet eskiyi, antikayı çok severim. Ailemin evinden ilk bekar evime ve oradan da bu evime kadar bu hep böyle oldu. Antikacıları dolaşır parçalar toplarım. Onlar elbet bir gün yerini bulurlar. Hatta bir şey almayacaksam bile tüm seyahatlerimde vakit buldukça antikacı ve galeri gezmeyi severim. Koleksiyonlarıma ilave olabilecek bir şeyler aldığımda ise mutluluğuma diyecek yoktur.
Koleksiyonunuzda neler var?
Ertan: Kendi çapımda hat koleksiyonum var. Özellikle Arap alfabesi, Osmanlı hat sanatı, tezhip sanatı, bazılarının anlamları, derinliği beni her zaman çok etkilemiştir. Mavi opalin topluyorum. Paris'teki ünlü sanat galerilerinin 1940-1980 yılları arasında açtıkları resim sergilerini içeren poster koleksiyonum da var.
Sanata olan ilginizi özetleseniz...
Ertan: Sanat benim için; kişisel ve toplumsal gelişim, beyin fırtınası, heyecan, huzur... Zamanımı ve paramı ayırabileceğim en değerli materyal.
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Tekrar dekorasyona dönecek olursak; bu ilginizi profesyonelliğe taşıma fikri nasıl oluştu? Mimar Hakan Helvacıoğlu ile de bir ortaklık gerçekleştiriyorsunuz...
Ertan: Haute couture atölyem artık oturmuş bir yer ve benim asıl iş yerim. Oradan vazgeçmem. Ancak her dekore ettiğim mekan çevremden ve otoritelerden övgüler aldı. Önemli dergilere kapak çalışması oldu. Belki de bu yüzden bu kadar hevesle yapıyorum yaptığım işleri. Başarı beni kamçılıyor. 2011'de '12 Mimardan 12 Ünlü Evi' sosyal sorumluluk projesi için teklif geldiğinde birlikte çalışmak için aklıma ilk gelen uzun yıllara dayalı olağanüstü dostluğumuzla mimar arkadaşım Hakan Helvacıoğlu oldu. O süreci o kadar uyumlu ve kahkahalar içinde geçirdik ki hiç bitsin istemedik. Hakan'ın da kendi işleri devam ediyor. Ancak ikimizle birden çalışmak isteyen müşteriler olduğunda o dekorasyon projesi için birleşiyoruz. Bu birliktelik hem bize hem de birlikte çalışacağımız kişi ve kurumlara yarayacak. Çünkü birbirimizden farklı ve eksik olduğumuz noktalar bizleri daha da geliştiriyor, beraber daha zevkli, daha yaratıcı, daha tecrübeli ve daha güçlüyüz.
Profesyonel anlamda nereleri dekore etmek istersiniz?
Ertan: Benim için insanlar çok önemli olduğundan konut projesi yapmayı isterim herhalde. Çünkü kişilerin evleri onlar hakkında birçok ipucu verir ve imajları için önemlidir. Tıpkı kıyafetleri gibi... Ancak çok seyahat ettiğim ve çok otel gördüğüm için bir otel fikri de bana çok yakın. Tabii farklı bir meslek için ofis ya da tüm çocukluğum babamla tersanelerde tekne yapımlarında geçtiği için özel bir yat dekore etmemizi de çok heyecan verici bulabilirim.
Bir röportajınızda "İnsanın giydiği kıyafetin etiketinde kendi adının yazması büyük keyif" demiştiniz. Sanırım bu sizin için dekorasyon konusunda da geçerli.
Ertan: Evet, gerçekten de öyle. Sizinle yaptığımız bu röportajda giyeceğim kıyafetleri kendim tasarladım ve kendi dekore ettiğim bir mekanda giyiyorum. Düşünsenize ne kadar keyifli... Her şeyin benim üretimim olmasını seviyorum sanırım...
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Moda ve dekorasyonda birbirine benzerlik var mı sizce?
Ertan: Bence ikisinde de görgü ve zevk ön plandadır. Zevk bütünlüğü ve stilin, giyimden sofra düzenine, dekorasyondan sanat eseri seçimine dek süreklilik göstermesini o kadar değerli bulurum ki... Ve ne tasarlarsam tasarlayayım, tıpkı kıyafet tasarımlarımda hedeflediğim gibi; zarafet ve asalet yine başrolde olmalıdır.
Asıl mesleğinize dönersek onu nasıl tanımlarsınız?
Ertan: Her meslek gibi benim mesleğimin de zorlukları var ki gerçekten bu iş aşk olmadan yapılabilecek bir iş değildir. Tamamen müşteri memnuniyetine dayanır ve ilk geldiğinde sadece bir hayal sunarsınız. Benim işim biraz ressamlık, biraz heykeltıraşlık, biraz da psikologluktur ve ben sabrıyla ünlü biriyim...
Moda hayatınızın bir parçası mı yoksa hayatınızın ta kendisi mi?
Ertan: Sadece bir parçası. Moda hangi alanda olursa olsun hayatımızın tuzu biberidir. Hayatlarımıza renk katar, sektörleri geliştirir ve değişkenliği ile dünyadaki milyonlarca kişiye istihdam sağlar. Ancak çok da önemli bir iş yaptığımı düşünmem çünkü bir beyin cerrahı gibi hayat kurtarmıyor, bir öğretmen gibi bir hayata yön vermiyorum. Ama şu noktaya da dikkat çekmek isterim; dünyada ilk izlenim diye bir şey vardır ve görüntünüz hayatınızı hiç çaktırmadan etkiler.
Markanız 'Siren Ertan İstanbul'u kuralı 13 yıl oldu. Nasıl değerlendirirsiniz bu 13 yılı?
Ertan: Çocukluğundan beri modaya meraklı ve üniversite eğitimi tercihini de tekstil tasarımından yana yapmış biri olarak kendi işimi kurmaya çok dirensem de her şey beni o noktaya itti. Giyim tarzımın, seçimlerimin, kendime tasarladığım giysilerin çok beğenilip talep görmesi sonucu kurduğum işimde Türkiye'nin her yerinden ve bazen de yurtdışından, her yaşta her statüde kadınları giydiriyorum. Ulusal ve uluslararası, farklı markalarla iş birliklerinde bulunuyorum. İş hayatım, özellikle de işim sayesinde kazandığım dostluklar beni hep çok mutlu etti.
Hazır giyime girmeyi düşünüyor musunuz, yoksa haute couture'le devam mı?
Ertan: Hem hazırlayan hem de giyen olarak 'haute couture'e sevdalıyım. Asla vazgeçmek istemiyorum. Ancak fiyat seçeneği ve ulaşım kolaylığı açısından da hazır giyime girmem konusunda sevenlerimden büyük talep görüyorum. Bu nedenle gelecek planlarımda hazır giyim olabilir. Ancak ülkemiz ve dünya ekonomisi bu noktada çok bağlayıcı tabii ki.
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Nelerden ilham alırsınız?
Ertan: Tamamen müşterimin kendisinden ilham alırım. Bir tasarımcı olarak tasarımımla kendimi tatmin etmeyi değil, öncelikle müşterimi hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi hedeflerim. İşime ve müşterilerime olan sevgim tasarımlarıma yansır. Bugün, bu çekim için hazırladığım kıyafetlerde ise tamamen evimden ilham aldım. Evimde çiçekler hiç eksik olmaz. O yüzden bugünün konsepti çiçek bahçesi olsun dedim...
Sizce, müşterilerinizin Siren Ertan'ı tercih etmelerindeki en önemli faktör nedir?
Ertan: Zevkim ve güvenilir olmam en önemli faktördür sanırım.
Kadınlar sizi yakından takip ediyorlar. Stil sahibi olmak için neler yapmak gerekir?
Ertan: Kişinin bir stilinin olması gerçekten o kişiye değer katar. Ancak hayatınızla uyum sağlaması ve süreklilik göstermesi çok önemlidir. Bu nedenle içinizden gelmesine dikkat edin derim.
Gardırobunuzu nasıl düzenlersiniz?
Ertan: Gardırobumu yazlık kışlık olarak düzenlemem. Her an, farklı iklimlerdeki, dünyanın herhangi bir noktasına gidebilecek düzendedir giyinme odam; açık, pratik, düzenli.
Gardırobunuzda kurtarıcı parçalarınız nelerdir?
Ertan: Ben şehirli her kadının gardırobunda bir smokin olmasından yanayım. Bu nedenle 'Siren Ertan for Damat Ceremony' koleksiyonunu çok önemsiyorum. Şık ayakkabılar, kaliteli çantalar, zamansız vintage ve klasik kıyafetler her daim kurtarıcılarımdır. Yıllarca hiç alışveriş yapmadan giyinebilirim. Çünkü her bir parçayı bir koleksiyoner gibi itina ile seçerim. Gardırobuma eklektik bir yapı diyebiliriz. Tıpkı evim gibi...
Alışveriş yaparken en keyif aldığınız yerler nereler?
Ertan: Her yer olabilir. Ben alışverişe çıkan, bunun için zaman ayıran biri değilim. Spontane gelişir, o an önüme çıkan beğendiğim parçayı alırım. Zaten 13 yıldır gece kıyafetlerimin tamamını, günlük kıyafetlerimin de büyük bir bölümünü kendi markamdan giyiniyorum.
“Ben sabrıyla ünlü biriyim”
Birçok sivil toplum örgütüne desteğiniz ve geliştirdiğiniz sosyal sorumluluk projeleriniz var ve hassasiyetinizi biliyoruz. Nasıl bir duyguyla yapıyorsunuz tüm bunları?
Ertan: Yaklaşık 20 yıldır sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor, sivil toplum örgütlerinde çeşitli görevlerde bulunuyorum ama çok da önemli bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Bu benim için bir yaşam tarzı. Hayatımı mümkün olduğunca 'ilgili' ve 'içten' geçirmeye çalışıyorum. Üstelik hayırlı bir evlat ve hayırlı vatandaş olmaktan, mutlu ederek mutlu olmaktan daha güzel ne olabilir. Şu an en büyük sorumluluğum olan görevim Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı-Tesyev Yönetim Kurulu Üyesi olmam. 29 Kasım tarihinde Sait Halim Paşa Yalısı'nda gerçekleşecek Tohum Otizm Vakfı Alışveriş Şenliği ile de ilgileniyorum bu günlerde tıpkı her yıl olduğu gibi. Aynı bilinçte olduğumuz her dostum ve kurumla bir araya gelip destek olmaya çalışırım.
Her zaman bakımlı ve alımlısınız. Bunlar için özel bir çaba harcıyor musunuz?
Ertan: Teşekkür ederim ama pek harcamıyorum desem. Zamanımı kullanmak konusunda pek önceliğim olan konular değiller. Ancak kadın dediğiniz her daim bakımlı, zarif, düzenli olmalı gibi gelir bana. Kafayı çok takmadan, hayatın merkezini dış görünüş yapmadan...
Başarılı bir iş kadını olarak hemcinslerinize neler tavsiye edersiniz?
Ertan: Kesinlikle aktif, üretken ve kendi ayakları üzerinde duracakları bir hayat tarzı benimsemelerini, maddi katkıda bulunabilecekleri ya da fiziksel anlamda çalışabilecekleri sivil toplum örgütlerine yönelmelerini, çocuklarını yetiştirirken mümkün olduğunca erken yaşta onlara sosyal sorumluluk bilincini aşılamalarını ümit ederim.
Gelecek hedefleriniz, yeni planlarınız nedir?
Ertan: Günlük hayatımda planlı biri olmama rağmen uzun vadeyi hiç düşünmüyor olmam beni de çok şaşırtıyor. Hayatımda hiç uzun vadeli plan yapmadım. Hayat da bunu öğretiyor zaten. Hani John Lennon'ın sözü vardır; "Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir" diye...