Başak Gümülcinelioğlu: "Önce Hayal Kurup Sonra Gerçekleştiğini Görmek Çok Keyifli"

Sevdiği işi yapan ve hayallerinin peşinden giden şanslı insanlardan biri Başak Gümülcinelioğlu. O, hayata ve yaptığı işe bu denli tutkuluyken bize de onun ilmek ilmek işlediği kariyer hikayesine keyifle şahitlik etmek kalıyor.

Kapak Röportajımız:Başak Gümülcinelioğlu

Genel Yayın Yönetmeni: Bülent Cankurt

Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Emre Özcan

Styling: Eylem Yıldız

Saç: Mert Pekgüzel

Makyaj: Yiğit İzgi


Üniversitede okuduğu bölüm olan Mimarlığı bırakıp, Londra’da oyunculuk eğitimi almak gibi radikal bir kararla başlıyor Başak Gümülcinelioğlu’nun kariyer yolculuğu. Anlayacağınız onu mimarlık eğitimini bırakıp bambaşka bir yola sokacak kadar güçlü içindeki oyunculuk ateşi. Bu tutkusunu tetikleyen şey neydi bilinmez; iyi ki bu yola girmiş de tanımışız kendisini. Yaptığı iş, hayatının büyük bölümünü kaplarken, işine aşkı da her geçen gün artıyor güzel oyuncunun. Bu halini “Her gün bir öncekinden en azından bir fazla olabilmek için çalışıyorum. Oyunculuk, müzik, global kariyer hedefl eri derken zaten başka bir şey düşünmeye zaman kalmıyor” sözleriyle özetliyor, böyle olunca işine karşı bu adanmışlığını daha da iyi anlıyoruz. İçinde bulunduğu her projeyle kariyerine güzel bir satır daha ekleyip, bir merdiven daha yukarı çıkan güzel oyuncu ile en güncel işleri, başarılı kariyeri, bunların yanı sıra özel hayatının en bilinmeyenlerine doğru yelken açtığımız keyifli bir sohbeti ve özel bir çekim gününü paylaştık.



Özellikle son dönemlerde kariyerinizle ilgili de güzel gelişmeler var, güzel bir noktadasınız. Nasıl bir yoldan yürüyüp bulunduğunuz yere geldiniz?


Çok fazla eğitim ve bilgi yolundan yürüdüm ve hala da yürüyorum. İngiltere’de konservatuvarda bir hocam “Yeteneğinizi sevin, şimdi koyun onu bir kenara ve unutun. Bundan sonra ona hiç güvenmeyeceğiz çünkü şimdi çalışmaya başlayacağız, öğlene kadar devam edeceğiz ve olduk demeyeceğiz” demişti bize. Benim yolum hep bu oldu. O yüzden her gün bir öncekinden en azından bir fazla olabilmek için çalışıyorum. Oyunculuk, müzik, global kariyer hedefleri derken zaten başka bir şey düşünmeye zaman kalmıyor.


Bugüne kadar yaptığınız işlerde sizin için her şey hep çok yolunda gitti diyebilir miyiz yoksa arada takıldığınız anlar da oldu mu?


Ben her şeye hep çok yolunda gidiyor olarak bakıyorum. Çünkü eğer bir şey olduysa hayatımda bence olması gerektiği için olmuştur. Tabii ki insanım, takıldığım, tökezlediğim anlar var ama iyi ki oldular diye düşünüyorum. Çünkü muhakkak bir şey öğrenmişimdir ve o tökezlediğim anda öğrendiğim şey sayesinde bugün düşmemeyi başarıyorumdur.


Hayatta kendinizi keşfetmek ya da kendi yolunuzu çizmek konusunda nelerden güç aldınız? Yürüdüğünüz yolda en büyük destekçiniz kim oldu?


Anneannem ve annem. Şartsız, koşulsuz, amasız... Beni olduğum gibi kabul edip sevdiler ve bazen bu onları ne kadar zorlasa da benimle yürüdüler ve neşelendiler.



Bir gün dünyadan kitlelerin takip ettiği bir oyuncu olduğunuzu hayal edin; insanlara nasıl ilham vermek istersiniz?


Çocuklar için çok şey yapmak istiyorum... Her çocuğun melek olarak doğduğuna inanıyorum, iyi ellerde büyüsünler, sağlıklı psikolojide, sağlıklı imkanlarla yaşasınlar istiyorum. Benim ütopyam da; her çocuğun fırsat eşitliği ile yaşaması. Ve kadınlar... Bu dünyanın artık temelinden bir sarsılmasını, kendine gelmesini istiyorum! Bunun için de elimden gelen her şeyi yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Bence benim hayata gelme misyonum, oyunculuğa başlama amacım da zaten bu... 


Peki, hayatınızla ilgili kritik kararlar alırken mantığınızla mı, yoksa duygularınızla mı hareket edersiniz?


Hayatım boyunca o kadar duygusal romantik ve dürtüsel oldum ki... Daha önce de dediğim gibi, her işte bir hayır vardır, muhakkak ki bana faydası olmuştur ama şu an şöyle oluyor işler; hemen kalbimin istediğini yapmaya girişiyorum, sonra mantığım beni durduruyor, “bi düşün önce” diyor, sorguluyor, kaygılanıyor, “öyle mi olur böyle mi olur” olur diye soruyor da soruyor. Sonra yine kalbimin dediğini yapıyorum. Arada mola veriyorum gibi düşünebiliriz.


Sizi tanıdıkça ortaya çıkan ve dahi karşınızdakini şaşırtan bir özelliğiniz var mı? Ya da şöyle sorabiliriz; kendi hakkınızda söyleyebileceğiniz en marjinal özelliğiniz ne olabilir?


Şimdi ben 33 yıldır bu bedende yaşıyorum o yüzden benim özelliklerim bana çok marijinal gelmiyor aslında ama çevremin söylediği birkaç şeyi söyleyebilirim. Baktığımı ya da işittiğimi anında ezberleyebiliyorum, aralıksız hiç konsantrasyonum bozulmadan çalışabiliyorum, tabii aslında patolojik de bir durum ama 3-4 günden bahsediyoruz uykusuz. Şimdi böyle söyleyince de kulağa hiç iyi gelmedi!


Genel olarak kendinizle barışık biri misinizdir? Değiştirmeye çalıştığınız, hoşlanmadığınız bir yönünüz var mı mesela?


Evet, kendimi seviyorum. Mutluyum benimle. Yürüyoruz bu yolu birlikte. Çalışan, çabalayan, vicdanlı, şefkatli, merhametli, iyi bir insan olduğumu hissediyorum. Etik biri olduğumu düşünüyorum, adaletli olduğumu düşünüyorum. Çok duygusal ve kaygılı oluyorum bu dünyanın içerisinde. Bazen, kendime onu öğrenmeyi diliyorum. Ama şu sistemin içerisinde iyi insanlar olarak artık, iyiliğimizle alakalı mütevazı olmayı reddediyorum, ben de olmayacağım çünkü kötülük misliyle konuşuluyor ve dolayısıyla çoğalıyor. Artık yüce özelliklerimizden gururla bahsetmeyi ve iyilikleri de yaymayı başarmalıyız.


Moda ve trendler ile de fazlaca iç içesiniz. Kariyeriniz bu tarafa doğru evrilir mi dersiniz önümüzdeki dönemlerde?


Öyle miyim gerçekten? Oyunculuktan önce mimarlık okudum. O yüzden tasarımı, renkleri, dünyanın sevdiği şeyleri ve neden sevdiğini anlamayı, dönemin ruhunu takip etmeyi seviyorum... Ama aslında kendime iyi gelmeyen ya da bana ait olmayan hiçbir şey giymeyi tercih etmiyorum. Biraz klasik de bir tarzım var, belki de size zamansız gelen odur. Böyle görmeniz beni onore etti. İleride bir marka ile tasarımını da üstlendiğim bir koleksiyon çıkarmayı çok isterim.



Hayatta en güçlü insani duygunun ne olduğunu düşünüyorsunuz?


Vicdan.


Doğduğunuz evde öğrendiğiniz en mühim şey neydi sizce?


Vicdan, merhamet, sevgi, birlik.


Çocukluğunuza dair unutamadığınız bir anınız var mı?


Bir sürü şey var ama geçen gün şöyle bir şey oldu; eşim Çağrı ile evde çocukluk videolarımı izlerken, 1-1.5 yaşımdaki halime denk geldik. Babam beni kayda alıyor. Önüme kameranın tripodunu koymuş, benim boyuma getirmiş. Ben de diyorum ki; “Hadi baba sen Başak’ı çek, sonra onu televizyona koyalım, sonra izleyelim, sonra bitsin, sonra sen yine Başak’ı çek.” Bir yandan da dans edip şarkı söylüyorum. Dönüm noktası mı sayılır bilmiyorum... Ama çocukların hayatta ne ile mutlu olduğunu, ne yapmak istediklerini, kendi filtrelerimizden sıyrılıp, onları gerçekten görmek için bakarsak kolaylıkla anlayabiliyoruz... Onu biliyorum.


Bir şehir olsaydınız hangisi olurdunuz ve neden?


Londra. Hem global hem herkesi kabul eden, iyiyi kaliteliyi seven... İçinde her şeyi barındıran... Sanatın her türünün, her kültürün, her dilin, bilimsel her gelişmenin, kaynağın çok olduğu ve önem verilen bir yer... Sadece havası benzemiyor ama bir yandan da düşünülünce ben de biraz Londra ağustosu gibiyim. Bir anda aşırı sıcak, bir anda yağmur, sulu zırlak.


Sır tutabiliyor musunuz?


Ah! Buldum! Kendimle ilgili en marjinal özelliğim bu galiba. Ben hayatımda gördüğüm en iyi sır tutan insanım, dünyanın en ketum insanıyım. Ciddiyim, iddia ediyorum benden iyi sır tutan yoktur. 5 yaşında duyduğum bir şeyin sırrını hala tutuyorum, bildiğimi bile bilmiyorlar, o kadar tutuyorum.


Peki, size göre gitmek mi zor kalmak mı? Kimden? Nereden? Neden?


Sevmediğiniz yerden gitmesi zor değil. Size iyi gelmeyen bir yerden -ne kadar alışmış dahi olsanız konfor alanınız da bile olsa- gitmesi zor de - ğil, olmamalı... Ama sevdiğiniz şeylerden, yönüne bakarım. Mesela gittiğim yerde yalnız olacaksam, örneğin yıllarca yurt dışına okumaya gittim, tüm sevdiklerim burada kaldı. Gitmesi çok zordu. Ama yine de sanırım kalan taraf olmak istemezdim ben. 






Röportajımızın sonuna doğru yaklaşırken, meslektaşınız Çağrı Çıtanak ile güzel bir evliliğiniz var ama aşkta nasıl bir dönemdesiniz diye sormadan da geçmeyelim? Şu an aşk en basit tanımıyla nedir sizin için?


Çok şükür... Şefkat, destek, güven, her halini koşulsuz anlayarak sevmek, bilmek, değerli hissetmek, hissettirmek, kıyamamak, ilişkide denge sağlamak için çabalamak, hak yememek ve hakkını yedirmemek, dostluk dostluk dostluk... Bence birini çok seviyorsanız eğer o ilişkiyi dengede tutmak için genel yargının aksine o kadar çok çabalamalı ve önemsemelisiniz ki ileride küçücük detaylar büyüyüp dağ olmamalı ve o sevdiğiniz insanın gönlünü kırmamalısınız. Bence aşk bu. Aşk emek vermek.


Peki, bir oyuncuyla evli olmak nasıl bir şey diye sorsak? Hatta aynı soruyu bir de Çağrı Bey’e sorduğumuzu düşünelim sizce o buna nasıl cevap verir?


Biz çoğunlukla pozitif taraflarını yaşıyoruz ve görüyoruz, birlikte yaptığımız çok fazla şey de olduğu için... Bir dizi çektik şimdi ikinci sezonu çekiyoruz bir tiyatro oyununda oynuyoruz provalardayız ve aynı zamanda birlikte bir müzik programımız var... Aynı zamanda bir hayat yaşıyoruz beraber ev düzenimiz beslenmemiz sağlığımız sporumuz her şeyimizi bir dengede tutmaya çalışıyoruz... Bir oyuncuyla evli olmak nasıl bir şey bilmiyorum ama Çağrı gibi bir oyuncuyla evli olmak benim hayatımda başıma gelen en büyük şans. Bence o da aynı şeyi söyler. Hatta şimdi sordum, aynı şeyleri düşünüyormuş.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.