Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Betül YAZICIOĞLU
Sedef Çalarkan, 2005 yılında kurduğu markası Osm@n'ın sıra dışı tasarımlarıyla aklımıza kazınan ünlü tasarımcı. Osmanlı'nın tarihi ve kültürel zenginliklerini günümüzün teknolojisiyle birleştirerek, sanatı giyilebilir hale getiren tasarımcı en son, Kaşıkçı Elması'nı stilize ettiği yeni tasarımlarını sundu. Bir kozmetik firması için de tasarladığı çanta ile objektiflerin karşısına geçen ve modellik yapan Çalarkan'ın verdiği kilolar da gözlerden kaçmadı. Geçirdiği mide ameliyatı sonrasında 8 ayda 33.5 kilo veren Sedef Hanım ile Karaköy'deki Nabu Hotel'de buluşarak hem yeni görüntüsünü hem iş hayatını hem de hayata bakışını konuştuğumuz samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
Sedef Hanım, en son bir marka için çanta hazırladınız, hatta markanın yüzü oldunuz, modellik de yaptınız. İlk olarak bundan bahsedelim istiyorum.
Evet, Dermo Skin markası için kremlerin konulabileceği bir makyaj çantası tasarladım. Dermo Skin ürünlerini 15 yıldır filan cildim için kullanıyorum, çok güvendiğim bir marka. Bir de istediğim bir şeydi bir krem firmasıyla yan yana gelmek ve projeyi ben teklif ettim. Onlar da çok sıcak baktılar. Herkes modellik yaptığımı yazdı ama modellik değil ayrıştırmak lazım. Bu bir sanat projesi aslında. Şöyle ki bir ürün tasarladım, onunla da poz verdim. Tam da kilo verdiğim döneme denk geldiği için benim çok hoşuma gitti, sonuçta hangi kadın fark edilmek istemez ki? Bu tarz işlerde yer almak için model olmak gerekmiyor, gelirse böyle projeler seve seve değerlendiririm.
Bu arada gerçekten bayağı bir incelmişsiniz, mide ameliyatı geçirdiniz. Kilo verme kararını nasıl verdiniz?
Bu kararı zor verdim çünkü ben uzun zamandır kilolarım için "Aman ne olacak ki!" diyordum ve umursamıyordum. Ancak hayatımdaki iniş çıkışlardan sonra 7-8 senede 30 kilo aldım ve kilolarımdan sağlık açısından çok rahatsız olmaya başladım. Sporlar yaptım ancak 10 kilo kadar verebildim, hemen geri aldım. Mide ameliyatına 3 kere girip, korkup yaptırmadım. En son ameliyattayken de iğneyi çıkartıp atıyordum ki beni ikna ettiler. Çok iyi bir ameliyat geçirdim.
Kaç kilo verdiniz ameliyatla birlikte?
8. ayımdayım şu an 33.5 kilo verdim.
Nasıl bir koruma paketiniz var?
Öncelikle bu ameliyatı yaptıracak herkes şunu bilmeli ki bu ameliyat sonrası mutlaka spor yapacaksınız. Hareketsiz olmaz. Herkes bana ne kadar sağlıklı olduğumu söylüyor, sağlıklı görünüyorum çünkü deli gibi spor yapıyorum. Spor yapmasam ruhen bozukluk yaşarım. Ben hiç yaşamadım böyle bir şey...
Psikolojik olarak destek aldınız mı bu süreçte?
Hiç destek almadım. Yani arkadaşlarım sağ olsunlar çok destek oldular. Çok güzel arkadaşlarım var, beni hiç yalnız bırakmadılar. Hep beraber güzel atlattık.
Yeme düzeninizde ne değişti?
Her şeyden az yiyorum ve doyuyorum.
Eskiden nasıldı?
Eskiden her şeyi yiyordum, çöp gibiydim! Alkolle hiçbir zaman aram olmadı belki de o yüzden bu ameliyatı çok rahat olabildim. Hiç içmesem aramam bir sene. Ama yemek söz konusu ise şöyle örnekleyeyim; profiterol, arkasından pizza, arkasından makarna ve yine bir tatlı yiyebilecek kapasitedeydim.
33 kilo verdikten sonra aynada kendinize bakınca ne hissediyorsunuz?
Çok güzel bir kadın görüyorum. Dolabımı yenilemem gerekti sadece (gülüyor)... 46 bedenden 38 bedene düştüm, hiçbir kıyafetim olmuyor haliyle.
Süpermiş. 36 beden olunca tarzınız değişti mi? Daha iddialı kıyafetler aldınız mı?
Bir tarzım hep vardı ama hayatımda hiçbir zaman iddialı olmadım, iddialı giyinmedim. Tasarımcıyız tabii ki kendimize göre bir iddiamız var ama hep siyah giyinirdim. Davete gideceğim mesela giyinecek bir şey bulamıyorum; siyah kazak, altına siyah pantolon. 8 senem böyle geçti şimdi görmek istemiyorum hiçbirinin yüzünü. Siyah rengi çok seviyorum ama şu anda daha güzel durduğunu düşünüyorum. Giyim tarzımı da 80'ler oluşturuyor; hayatımın en güzel yıllarıydı, İngiltere'de idim, okuyordum orada.
Peki, zayıflayınca özel hayatınızda yenilikler oldu mu?
Özel hayatta hiçbir değişiklik yok, hala hayatımda kimse yok (gülüyor). Ben özel hayatı çok götürebilen bir insan değilim, evlendim, ayrıldım. Bazıları annelik ve aile odaklı geliyorlar dünyaya ama ben öyle gelmemişim.
Nasıl gelmişsiniz?
Ben bir tasarımcıyım, bir yaşam tarzım var ve yalnızlığı seviyorum. Anne, baba ve 2 çocuk olunca aile olduğuna inanmıyorum. Bir sürü ailem var; benim de arkadaşlarım, onların çocukları var. Bence onlar bu dünyaya anne olmak için gelmişler, ben gelmemişim. Açık ve net bir şekilde ben hep bunu sorguladım. Bir tasarım yapabilmek için benim yoğun duygular yaşamam lazım; üzülmem, dibe vurmam, dipten çıkmam, aşk yaşamam lazım... Stabil hayat bana göre değil. Bu demek değil ki bir sanatçı aile kuramaz. Ben kendimi iyi tanıyorum, kendimi iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Marjinal bir hayatım yok, aile hayatını da çok seviyorum ama sorumluluk almayı seven bir kişiliğim yok.
Nasıl bir insandır Sedef Çalarkan, üç kelimeyle özetlesek?
Huysuz, iyi niyetli, yardımsever.
Tasarımlarınızda sanatı kullanılabilir hale getiriyorsunuz ve gündelik hayata entegre ediyorsunuz. İşinizi nasıl yorumlarsınız?
Benim işimi yorumlamam yanlış olur, sizlerin yorumlaması doğrusu. Kendi bakış açıma göre; duygularımı, çıkışlarımı, inişlerimi yansıttığım bir tasarım yapıyorum ve bunu insanlarla paylaşmak istiyorum. Sanatım benim kendimi, duygularımı ifade ediş biçimim ve etkilendiğim şeyleri yansıtıyorum. Tarih, saraylar, modern, klasik binalar gibi etkilendiğim şeyleri kıyafetle tasarıma entegre ediyorum.
Sizin işiniz aynı zamanda bir yaşam biçiminiz. Kendinizi şanslı hissediyor musunuz?
Evet, çok şanslıyım. Çünkü gerçekten işimi iş olarak yapmıyorum; sevdiğim bir işi yapıyorum. İşlerinizi hobi olarak görürseniz başarılı olursunuz ve ben buna inanıyorum. Mesela bir yerde memur olarak çalışamazdım; sabah 09.00 -18.00 gibi bir iş hayatı beni öldürürdü. Öyle şeyler de denedim. Kesinlikle bünyem adapte olamıyor.
İşkolik misiniz?
Evet, bu ameliyatı olana kadar çok işkoliktim ama artık değilim. 6 sene yaz tatili yapmadım ben çalışmaktan... Benim işkolikliğim nerede bitti biliyor musunuz? Kaşıkçı Elması'nın tasarımını 500 binin üzerinde bastım ve dünya tanıtımında istediğim ilgiyi, fark edilmeyi göremedim. Bu, bende kırgınlık yarattı. Hala istediğim noktada değilim ve olamayacağını da gördüm. Türk tasarımcılarının uluslararası alanda var olması çok zor. O kadar özveriyle çalışıp istediğim noktalara gelememek bende bıkkınlık yarattı ve rahat bıraktım. Hayat dediğin nedir ki, yani belki yarın son da bulabilir? Ben çok hırslı bir insan değilim. Ondan dolayı da hayattaki tek amacım mutlu olmak...
Sektöre ve işinize küstünüz anlaşılan...
Artık dünya markası olacağım gibi hislerim yok. Hiçbir Türk markası, yurtdışında dünyayı fethetmedi bana göre. Hayat geçiyor, ne olacaksa olsun dedim kendime. Benim çıkartacağım bir çanta, 150 yıllık geçmişi olan markalarıyla mı yarışacak? Türkiye'de kırılmadım, çünkü hedeflerim burasıyla sınırlı değildi. Bu arada benim için Türkiye'den çıkmış en iyi isim de Hakan Yıldırım'dır.
Genelde Osmanlı'dan etkilenerek tasarımlarını oluşturdunuz, iPod takan padişahlar gibi... Yeni bir şeyler var mı?
Osmanlı'dan etkileniyorum evet. Ama çok fazla taklit edildikçe biraz uzaklaşıp başka şeylere bakmaya başladım. Kaşıkçı Elması'nı kullanmaya tabii ki devam edeceğim ama daha bağımsız. Yeni bir markam yolda ve Osmanlı'yla alakası yok, adı da 'Erorist'. Sokak modasından esinlenerek tasarladığım bir aksesuar markası. Onun dışında da bir sürü yeni proje var, bir havayolu işi var ama şu an adını açıklayamıyorum.
2017 nasıl bir yıldı sizin için?
Çok güzeldi, iyi bir sene geçirdim. 2016'ya kadar bu kadar iyi değildi. 2017'de biraz daha çalışmadım ve daha çok kendime yatırım yaptım. Festivallere gittim, hayatın keyfini çıkarttım kısacası.
Hayatınızın dönüm noktaları neler?
Trafik kazasında babamı kaybettiğim zaman, başka bir hayata gittim. Ondan sonraki 10 yıl çok zordu. Bu kadar aile ortamında, sevgiyle büyümüş bir insanın babasız kalması çok zor ve hala beni etkilediği zamanlar oluyor. Bir diğer dönüm noktam da 2000 yılında Derin Sarıyer ile tanıştım, arkadaşlığımız başladı. Derin bana bambaşka bir pencere açtı. Gerçekten bugün ki tasarım kariyerimi de Derin'e borçluyum. İçimde tabii ki bir cevher vardı ama bir dost olarak o güç verdi diyebiliriz.