RÖPORTAJ: GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: CENGİZ DİKBAŞ
MAKYAJ: ALİ RIZA ÖZDEMİR / SAÇ: HAMZA SARA
MEKAN İÇİN SIX SENSES KOCATAS MANSIONS, ISTANBUL'A TESEKKÜR EDERZ.
Aslıhan Turan ile 2019 yılının başlarında evinde buluşarak yaptığımız ilk röportaj çok ses getirmişti ve samimi açıklamalarıyla günlerce konuşulmuştu. Şimdilerde ikinci çocuk heyecanı yaşayan, bunun yanında annesi Güler Doğan'ın markası Armadio için kendi stilinden yola çıkarak 20 parçadan oluşan koleksiyonu piyasaya sunma heyecanını da yaşayan Aslıhan Turan yine röportaj vermek için Şamdan Plus'ı seçti. Turan, hem hazırladığı 'Aslıhan Doğan Turan for Armadio' koleksiyonundan parçalarla poz verdi hem de koleksiyon yaratma süreci, aile hayatı, bebek heyecanı ve hakkında çıkan estetik konularına karşı samimi açıklamalarda bulundu.
Anneniz Güler Doğan'ın markası Armadio Design için koleksiyon yaratma fikri nasıl ortaya çıktı?
Annem bu markayı iki yıl önce kurmuştu ve biz bir gün annemle sohbet ederken anneme "Bir şeyler yapmak istiyorum, acaba senin markana, tamamen kendi tarzımı yansıtan, simsiyah bir koleksiyon yapsam olur mu?" dedim. Malum dededen gelen köklü bir tekstil geçmişimiz var. Amerika'da iki yıl moda okudum, babamın şirketinde staj yaptım. Hep bir modaya, tekstil dünyasına eğilimim vardı ama harekete geçmemiştim. Aileden gelen bir tekstil ruhu taşıdığım için bu alana el atmak ve aslında kendimi de bu alanda test etmek istedim. Düz, sade bir giyim tarzım var ve yıllardır siyah giyinirim. Böyle olmasına rağmen tarzım beğeniliyor ve çok fazla soru soruluyor. Stilimin bir çizgisi var ve bu da tabii ki benim bu işe atılırkenki motivasyonum oldu. İnşallah, beğenilir hazırladığım koleksiyon.
Koleksiyondan bahsedelim. Kaç parçadan oluşuyor ve neler var koleksiyonda?
20 parçadan oluşuyor. Koleksiyonun adı 'Aslıhan Doğan Turan for Armadio'. Crop top, body, eşofman takım, tayt, fermuarlı sweatshirt ve üç farklı boy grubunda elbiseler var. Taytları da üç farklı boyda tasarladım, klasik, diz hizasında bir de yüksek bel. Hamileliğimde çok rahat ettiğim yüksek bel bir tayt vardı, onun kalıbını da uyarladım. Elbiseler çok kullanışlı çünkü scuba kumaş kullandım, o da çok fit ve şık gösteriyor. Herkesin dolabında olması gereken küçük siyah elbiseyi tasarladım.
Bu arada marka adını Aslıhan Doğan Turan olarak kullanmışsınız.
Evet, Arda iki soyadı kullanmamı sevmiyor, istemiyor ancak marka için öyle karar verdik (gülüşmeler). Marka danışmanım, Instagram profil adımdan yola çıkarak bu isime karar verdi ve böylece daha çok ses getirir dedi. Ben zaten eşime bu konuyu danıştım. Instagram hesabımı evlendiğimizde Aslıhan Turan olarak açacaktım ancak isim alınmıştı o zaman mecburen iki soyadlı açtım ve marka adı da böyle devam etti.
Bu tasarımların sizce en belirgin farkı nedir?
Aradığım ama istediğimi bulamadığım tasarımları yaptım. Aslında şöyle; en küçük beden 34 ya da 36'dan başlıyor ya onlar bana büyük oluyor. Bu sebeple markaların çocuk reyonlarından, 12, 13 yaş grubundan çok alışveriş yapıyorum. 32 beden çok az yapılıyor. Markamızın en belirgin özelliği bizim tasarımların, eşofmanların, taytların 32 bedenden başlaması oldu. Kaliteyi, lüksü, iyi işçiliği ulaşılabilir fiyat skalasında sunmak da kesinlikle farkımızı oluşturuyor.
Henüz bunu sormak için erken ama koleksiyonun devamı gelecek mi?
Tabii ki devamının gelmesini istiyorum. Belki her şey güzel giderse yaz aylarında yine siyah, basic mayo koleksiyonu hazırlayabilirim.
Arda Bey ne dedi sizin bu girişiminize?
Arda çok mutlu oldu. Zaten ilk annelik deneyimimi yaşadığım ve zamanımın çoğunu oğlum Hamza Arda ile geçirdiğim için beni yoracak bir işi yapmam mümkün değildi ve tercih de etmiyordum. O yüzden freelance çalışarak, zamanını kendim yönettiğim ve oğlumun da vaktinden çalmadan üretim yaptığım için Arda çok mutlu, gururlu ve bana çok destek oluyor.
Anneniz nasıl karşıladı bu girişiminizi?
Annem bana yıllardır zaten bu alanda bir şeyler yapmamı, tarzımı yansıtacak bir koleksiyon hazırlamamı söylüyordu. Küçük yaşlarda iken kotlarımı keser, yapıştırır, farklı tarzda yapardım. Her zaman kreatif bir yönüm vardı ancak bu zamana kadar o ilhamı kendimde bulamamıştım. Şimdi geldi; demek ki doğru zaman bu zamanmış.
Nerelerden ulaşılabilecek sizin tasarımlarınıza?
İnternetten satışımız olacak ancak kermeslere de katılmaya devam edeceğiz annem ile birlikte. Trendyol, Boyner gibi online sitelerde olacak. Mağazalaşmayı hiç düşünmüyoruz. Bu arada koleksiyonumuza yer vermek isteyen büyük markalar da var ancak orada fiyat skalam ile bağdaşmayabilir.
Nasıl?
Tasarımlarımı ulaşılabilir lüks konseptinde hazırladım. Benim giyindiğimi herkes giyebilsin, fiyat olarak ulaşabilsin diye uğraştım. Güzel, kaliteli, şık ve iyi bir kumaşta hazırlanmış ürünü uygun fiyata herkesin almasını istiyorum.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Stilimi çok sade, minimal, net ve dişi olarak tanımlayabilirim. Her ne kadar spor ve rahat parçalar tercih etsem de dişilik mutlaka olur seçimlerimde. O feminen görüntüyü seviyorum. Maskülen ile feminen görüntüyü dengeliyorum ama dişiliği vurgulamayı severim. Eşofmanı bile bol giyinmemde vücut hatlarını ortaya çıkarak şekilde tercih ederim.
Modaya el attınız, makyaj koleksiyonu da gelecek mi?
Bu soruyla çok karşılaşıyorum sanırım insanlar benden böyle bir şey bekliyor. Nedeni de sanırım iddialı makyaj yapıyor oluşum çünkü ben makyajımı sade yapmam. Makyaj yaptırdığım zaman, far, eyeliner, allık, ruj, highlighter, hepsini sürerim hatta takma kirpiğimi de taktırırım. Bu yüzden de bana ve makyözüm Melike'ye en çok sorulan sorular kullandığım makyaj ürünleri oluyor. Bu arada stilimdeki net duruşum makyajım için de geçerli; yıllardır eyeliner sürerek buğulu göz makyajı yaparım, gece bir yere gideceksem mutlaka gözümün içine kalem çekerim.
Neler kullanıyorsunuz bir de buradan açıklayalım.
Mac, Nars ve Bobbi Brown ürünlerini seviyorum. Mac eyeliner vazgeçilmezim, fondötende Nars tercih ediyorum. Yoğun fondöten görüntüsünü sevmem, çok ince yapılı ürün kullanıyorum. Allığım Bobbi Brown, highlighter'ım da Anastasia Beverly Hills. Sorunun yanıtı da evet, eğer moda alanında tutturursam çok iyi bir şirket ile anlaşarak makyaj markası kurabilirim. Belki bir markanın altında kendi koleksiyonum gibi bir line hazırlayabilirim. Şu ana kadar bir markadan teklif gelmedi ama şu sıralar bekliyorum sanki (gülüşmeler).
Peki, malum iki aylık hamilesiniz. Hamilelik nasıl gidiyor, daha önceki röportajımızdan ikinci bebeği planladığınızı biliyorum.
Evet, planlı ve çok istediğimiz bir bebekti. Çok şükür ki Allah nasip etti; daha çok küçük tabii ki. 2020 yılından en büyük dileğim, oğlumuz Hamza Arda gibi yavrumuzu sağlıkla kucağımıza almak. Kısmetse 2020 yılının temmuz ayında ya da haziran ayının sonunda doğum yapacağım ve 2020 bizim için heyecanlı bir yıl olacak.
Hamza Arda'lı hayat nasıl geçiyor?
Her zaman söylüyorum; o bambaşka bir şey, eminim bütün anneler için evlatları öyledir. Arda ile aklımızı yitirmiş durumdayız. Birbirimize sürekli oğlumuzun fotoğraflarını, videolarını gösteriyoruz. Babası geçen gün benim doğum günüm vesilesiyle bir yazı paylaştı ve orada bir kelime paylaştı. "Lalipli" diye. O kelime mesela Arda'nın onu severken, o anda ağzından çıkan bir sevgi sözcüğü fakat anlamı yok (gülüşmeler). Herkes çok sordu, hiçbir anlamı yok kelimenin ben de sorduğumda yanıtı "Hamza'ya taktığım bir sevgi sözcüğü" dedi. Şimdi karnımı severken "Laliplinin kardeşi nasılsın?" diyor. Herkes şu an 'Lalipli' sözüne alıştı.
İlk hamileliğinizde sekiz kilo aldığınız için çok eleştirildiniz. Yine fit bir hamilelik olacak mı?
İnşallah öyle olur. Ancak doktorum bana çok şaşırdı, "Bu kilo ile nasıl hamile kaldın" dedi. 45 kilo ile hamile kaldım, bir öncekinde 46.5 ile hamile kalmıştım. Allah sağlık versin, sağlıksal bir sıkıntım olmadığı sürece ben yine yediklerime aynı şekilde devam edeceğim. Sporuma, masajıma devam ederim. Bu arada bu hamileliğimde mide bulantısı yaşıyorum, Hamza'da hiç yaşamamıştım.
Kız mı geliyor acaba?
Onu bilmiyorum. Kısmet, Allah'ın dediği olur.
Hamile olup fit kalmak isteyen okurlarımıza tavsiye olsun, siz nasıl besleniyorsunuz?
Ben her zaman sağlıklı besleniyorum, hiçbir zaman aşırıya kaçmıyorum. Sağlıksız, kalorisi yüksek şeyleri tabii ki yiyorum; ilk hamileliğimde de yedim. En sevdiğim yemek çizburger ve nerede yeni açıldıysa giderim, denerim ve yerim, yanında da patates kızartmamı yerim. Her gün mutlaka bir yumurta yerim beni çok tok tutuyor. Balık, et çok severim özellikle balığı küçüklüğümden beri çok yiyorum. Karbonhidratı da tüketirim ama onda da kepek tadını sevdiğim için kepekli makarna, kepekli ekmek filan yerim. Tatlı ile aram iyi değildir, çok sevmem.
Spor programınızdan da bahsedelim...
İlk üç ay riskli bir dönem olduğu için spora hemen başlamıyorum. Üçüncü aydan sonra her şey düzgün giderse hamilelik yogası ve hamilelik pilatesi ve yürüyüş yapıyorum. Her gün koşu bandında, yavaş tempoda 45 dakika yürürüm ve yürüyüşü çok seviyorum. Haftada bir gün de hamilelik masajı yaptırıyorum.
Arda Bey ne hissetti ilk duyduğunda?
Ben hamile olduğumu öğrendiğimde Arda deplasmandaydı onun dönmesini bekledim, eve geldiğinde söylemeyi istedim. O bekleme süreci çok uzun geldi. Çok sevindi ve büyük bir mutluluk yaşadık.
Nasıl bir annesiniz size göre?
İyi bir anne olduğumu söylüyorlar. Ben de sorumlu, ilgili bir anne olduğumu düşünüyorum ve ama daha öğreneceğim çok şey var. Her gün yeni bir şey öğreniyorum, okumayı çok seviyorum, araştırıyorum. Kafamda asla soru işaretleri bırakmıyorum. Çocuğun aile ile birlikte, sevgi ile büyümesi taraftarıyım. Bana göre çocuk dadıyla büyümez, çocuk ailesi ve ailenin diğer üyeleriyle büyür ve dadı sadece bana yardım amaçlıdır. Bana şöyle yorumlar gelmişti; "Tabii ki paranız çok, alıyorsunuz dadıları, doğurup dadılara veriyorsunuz... Ben senin yerinde olsam ben de hamile kalırdım." Böyle bir şey olabilir mi? Saçma sapan yorumlar... Bir anne tabii ki çocuğuna kendi bakmalı, kendi ilgilenmeli. Çalışan anneleri tenzih ederek söylüyorum; kariyerli ve uzun yıllardır çalışan annelerin çocukları tabii ki dadı ile vaktini geçirmek zorunda kalabiliyor. Buna saygım sonsuz ama benim böyle bir tercihim yok ve zamanımın çoğunu oğlumla geçirmeye özen gösteriyorum. Hamza sevgiyle, aileyle büyüyen, mutlu, pozitif ve hep çok gülen bir çocuk.
Annelik sizi nasıl değiştirdi?
Annelik beni daha yumuşattı, zaten çok sert bir yapım yok. Hamza olduktan sonra fark ettim ki onu düşünürken kendimi gülümserken görüyorum. Anne olmadan önce böyle duygular yaşayacağımı asla tahmin etmezdim.
Arda Bey'i nasıl değiştirdi baba olmak size göre?
Arda da aynı şekilde her şeye daha toleranslı artık. Her zaman aklına ilk gelen Hamza Arda ve ailesi oluyor. Her yaptığı hareketi oğlunu, bizi düşünerek yapıyor. Tam bir aile babası oldu ve o sorumluluğu yüzde yüz aldı. Çocuk olduktan sonra bunun aksini düşünmek zaten mümkün değil. Bizim ailemizde her şeyin önceliği Hamza Arda.
Aile olarak çok göz önünde olmamaya çalışıyorsunuz...
Evet, olmamaya çalışıyoruz, gittiğimiz ortamlarda tabii ki görüntüleniyoruz. Ama çok göz önünde olan bir yere de gitmeyi tercih etmiyoruz. Genellikle evde zaman geçirmeyi seviyoruz. Hamza Arda 8 gibi uyuyor ve ondan sonra kendimize vakit ayırıyoruz. Oğlumu yatırdıktan sonra içim rahat bir şekilde dışarıya çıkıyorum. Eğer uyanırsa da telefonumdan görebiliyorum, odasında ağladığı zaman, ses çıktığı zaman telefonuma bildirim geliyor. Sağolsun dadımız da çok yardımcı oluyor bilgilendirme konusunda. Biraz evhamlı bir anne olduğumu biliyorum. Bir de kameraya sadece evhamdan değil, özlediğim zaman da bakıyorum.
Her evlilikte ya da ilişkide kırmızı çizgiler vardır. Sizin kırmızı çizgileriniz nelerdir?
İkimiz de yalandan hoşlanmayız ve bu yüzden bizim evimizde yalan olmaz. Dürüstlüğün her zaman kredisi vardır aramızda. Yalan tahammül edemediğim bir şey sadece eşimle ilgili de değil. Samimiyetsizlik ve yalancılıktan hiç hoşlanmam. Biz çok şükür huzurlu bir aileyiz, birbirimize karşı çok anlayışlıyız. Biz karı-koca olmaktan önce çok iyi iki arkadaşız.
Klişe olacak belki ama sorayım; aranızdaki bir çözümsüzlükte kim alttan alır ya da son sözü kim söyler?
İkimiz de zaman zaman alttan alabiliyoruz. Ben şunu diyemem "Bizim evliliğimiz dört dörtlük, hiç tartışma olmaz, hiç fikir ayrılıkları olmaz" Böyle bir şey yok. Çünkü her ailede fikir ayrılıkları, kızgınlıklar, kırgınlıklar olabilir. Burada önemli olan bunları beraber çözebilmektir. Birbirimizin sıkıntısını anlayabilmemiz önemli. Biz zaten küs kalamayız, kalmayı da tercih etmiyoruz. Çocuğumuz var bir kere ve zaten bizi çok güldürüyor. Bu arada ilişki sırasında küsüyorduk ama evlilikte olmuyor.
Küsüp dışarı çıkarsınız belki annenize gidersiniz, anneniz yakında...
Hayır, Allah korusun (gülüşmeler). Biz de hiç öyle bir şey yoktur; küstüm, kızdım Hamza'yı aldım anneme gidiyorum gibilerinden... Annemin evi 5 dakika mesafede her zaman giderim kahvesini içmeye, sohbet etmeye. Annem bir kere öyle bir rol model değildi. Annem benim için evliliğimde çok büyük bir model ve 'iyi günde, kötü günde' lafının ciddi örneğidir. Annem çok güçlü bir kadındır. Annemi her şeyiyle örnek alırım, özellikle de evliliğiyle ilgili... O yüzden annem, babam ile 40 yıldır evli.
Maşallah. 40 yıl dile kolay acısıyla, tatlısıyla...
Evet, Gülçin'ciğim, önemli olan bu zorlukları, badireleri beraber atlatmaktır; evlilikler o zaman kıymetli oluyor. Günlük güneşlik bir evlilik olamaz. Zaten bence zor günlerde evliliğin arkasında durarak, çocuklarını, aileni koruyabiliyorsan ve ailenle beraber herkesin karşısında dimdik durabiliyorsan evlilik kıymetlidir.
Ne yazık ki günümüzde böyle evlilikler çok az sayıda.
Şu anda tabii ki boşanmalar çok fazla, doğru. Ama ben her zaman diyorum evlilik evcilik oyunu değildir. İlk zorlukta "Hadi ben aldım başımı gidiyorum, boşanalım" demek kolay olanı. Diğeri ise zor ve zoru yapacaksın benim fikrim bu. Bir de bir önceki soruna ek olarak şunu söylemek istiyorum ben tatlı dilin gücüne inanıyorum. Kim daha tatlı dilli konuşursa onun sözü geçer evde.
Şimdi gelelim bu estetik konusuna. Çok eestetik yaptırdığınız yazılıp çiziliyor. Estetik konusuna sizin ağzınızdan açıklık getirelim mi?
Benim mesela tribünde iken çekilmiş, abuk sabuk zoom yapılmış ya da gerçekten kötü çıktığım fotoğrafımı seçerek yanına benim en güzel çıktığım, photoshoplu fotoğrafımı koyuyorlar. Sonra yazıyorlar "Aslıhan'ın estetikten önceki hali!" Öncelikle şunu söyleyeyim estetik benim yüzümde var. Dudak dolgum var, botoks yaptırıyorum. Bunu her zaman söylüyorum, saklamıyorum ki..
Çenede estetik, yanaklarda dolgu, elmacık kemiklerinde bir operasyon yok ama, öyle mi?
Asla yok. Geçenlerde bir magazinci arkadaşıma çocukluk fotoğrafımı attım. Benim çenem çocukluğumda da bu kadar sivriydi. Çeneme hiçbir şey yaptırmadım. (O esnada çocukluk fotoğrafını gösteriyor.) Küçükkem çenemin sivri olması hiç hoşuma gitmezdi şimdi moda oldu (gülüşmeler). Şu an çok mutluyum bu durumdan. Ancak botoksumu, dudak dolgumu düzenli şekilde yaptırıyorum. Botoksun da en doğalını yaptırıyorum, Ayşegül Saltat'a gidiyorum. Cilt bakımlarımı da orada yaptırırım. Hamile olduğum için yaptırmayacağım tabii ki.
Özellikle dudaklarınız çok eleştiriliyor.
Eleştirilsin, ben çok beğeniyorum (gülüyor). Benim beğendiğim ve mutlu olduğum bir şey. Beğeniyorum ki yaptırıyorum. Hamilelik sebebiyle de şişecek o zaman da kesin ne laflar işiteceğim! Duyuyorum ben de dudaklarımın çok konuşulduğunu. Fikrini sormadığım insanlar tarafından herhangi bir konuda eleştirilmek umurumda olmuyor.
Victoria Beckham'a özendiğiniz de duyduklarım arasında...
Victoria Beckham'a tip olarak hiç benzemiyorum. Çok beğendiğim bir kadın, tarzını çok beğeniyorum ancak tarzıyla alakam yok, o çok renkli giyinen bir kadın. Eşi futbolcu, eşim futbolcu, benzer yanlarımız var. Bir özentilik söz konusu olamaz. Beğendiğim bir kişiye özenebilirim de ayrıca ama "Victoria Beckham'a özeniyorum" diyemeyeceğim. Mesela stilini beğendiğim kadınlar vardır bunlardan biri Hailey Baldwin, biri Victoria Beckham. Evet, çok hoş bir kadın ve ne yapıyorsa başarılı oluyor.
Dişi bir kadınsınız, siz kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Kendimi güzel buluyorum, özgüvenli bir kadınım. Giydiğim ve yaptığım şeyi kendime yakıştırırım. Beğenmediğim bir şeyi zaten yaptırmam. Mesela dudak dolgum, beğenmesem yaptırmazdım. Herkesin zevki farklıdır. Aynaya baktığımda kendimi iyi hissediyorum.
Yılbaşı yaklaşıyor... Var mı unutamadığınız bir yılbaşı anınız?
Yılbaşı günlerini evde geçirmeyi tercih ederim genellikle. Bu bizim evimizde zaten prensipti; evlenmeden önce gece gece 12'ye kadar ailemle olur, sonra Dilahan'la eğlenceye giderdik. Bir tek ilginç bir yılbaşı anım var; bir yıl Dilahan ile İsviçre'ye kar tatiline gitmiştik, o zaman annemlerden ayrı girmiştik ve o bana garip gelmişti. Evlendiğimden beri yılbaşını çok kutlamıyoruz, evde aile ile olmak benim için önemli olan. Bu yılbaşında belki sezon arası olduğu için kar tatiline gideriz.
Aslıhan Turan'ın güçlü mizacının altında nasıl bir kadın var; naif, duygusal ya da umursamaz?
Umursamayan ve gamsız kadınlar olduğunu düşünmüyorum, varsa da çok azdır. Kadınların o yaratılışta olduğuna inanmıyorum. Herkesin duygusallaştığı, kendini zayıf hissettiği anlar olabilir. Güçlü duruş sergilemek başka ama güçlü insan hiçbir zaman kırılmaz, dağılmaz, incinmez, ağlamaz diye bir şey yok. Tabii ki benim de kırıldığım anlar oluyor. Çok az şeye üzülürüm ve ama üzüldüğüm zaman da çok üzülürüm ve tamiri zaman alır. Bu eğer güçlü olmak ise evet güçlü bir kadınım. Herkesin hassas noktası vardır ve ben de duygusal, kırılabilen biriyim.