Röportaj: Gülçin İşer Fırat, Fotoğraflar: Canan Yetişti Satkın
Marakeş esintisiyle Fransız zarafetini bir arada sunan, sarı ile gün ışığının mükemmel birleşimi olan bir mekan, Jaune Istanbul. Cemiyet hayatının stil sahibi iki ismi Edwina Sponza ve Aslı Bayraktaroğlu'nun Bebek'te 22 Haziran'da hayata geçirdiği konsept mağazadan bahsediyorum. Birbiriyle iki yakın arkadaş olan Sponza ve Bayraktaroğlu, arkadaşlıklarını iş ortaklığına dönüştürmüş, birlikte vakit geçirmekten keyif aldıkları ve sevdikleri tasarımları aynı çatı altında topladıkları bu mekanı hayata geçirmişler. İki yakın arkadaşın keyifli, mutlu, pozitif hallerine hayran kaldığımız bir çekim gerçekleştirdik ve işe, hayata, anneliğe dair bir röportaj yaptık.
Mekanın yola çıkış hikayesini öğrenelim, nasıl karar verdiniz?
Aslı Bayraktaroğlu: Aslında ikimizin de ayrı ayrı hayaliydi böyle beğendiğimiz kıyafetlerin, sevdiğimiz objelerin olduğu konsept bir mağazayı hayata geçirmek. İkimiz de kendi başımıza yapmak istiyorduk. Sonra çok iyi iki yakın arkadaşız, her şeyi paylaşıyoruz filan ve "Niye beraber yapmayalım?" dedik ve hayalimizi gerçekleştirdik.
Edwina Sponza: Evet, Aslı'nın dediği gibi böyle bir hayalimiz vardı ama şöyle yola çıktık: Bizim çok beğendiğimiz bir mücevher markası var Alice Ciccolini. Onu Türkiye'ye getirmeyi düşünüyorduk ve aslında buranın hayata geçmesinin hikayesi de onunla başladı. Bir mekana baktık, markayı getirdiğimizde event yapmak için bize astronomik rakam çıkarttılar. Biz de o zaman kendimiz getirelim derken 2 ayda mağazayı kurmaya karar verdik.
Aslı B: Deli bir tempoya girerek iki ay içinde burayı açtık. Gerçekten karar verme ve mekanın hayata geçmesi çok kısa sürede oldu.
Mekanı Bebek'te açtınız, neden burası?
Edwina S: Bir ara Nişantaşı'nı da düşündük, ama trafik açısından ve bizim için çok zor olacaktı. Evlerimiz ikimizin de burada, Aslı'nın diğer işi Zorlu'da. Hayat burada akıyor bizim için ve lokasyon olarak da çok uygun.
Aslı B: Bebek daha ağır bastı. Mağazadaki ürünlerimizin alıcısı da burada hayat geçiren insanlar genellikle ve hem bizim hem de ürünlerin ulaşılabilirliği açısından doğru bir nokta oldu.
Jaune Istanbul nasıl bir mağaza, burada neler var?
Aslı B: Yabancı markaların tasarımları var, Fransız, İtalyan, Yunan. Takılar, mücevherler, kitap, koku, mum, seramik ve Galeri Nev Ankara'nın bazı sanat eserleri var. Kendi yarattığımız Jaune markası adıyla ürettiğimiz kıyafetler var.
Edwina S: Bize arkadaşlarımız, yakın çevremiz hep sorar, "Üzerindekini nereden aldın?" diye. Biz de hep söyleriz, paylaşırız. Şimdi bu mağazada bizim üzerimizde görüp, sordukları tasarım kıyafetler var. Kendi stilimizin
izlerini göreceğiniz tasarımları alıcılarla buluşturduğumuz bir mağaza oldu. Bohem, vintage, bol ve rahat kesimli kıyafetler var.
Aslı B: Evet, dar hiçbir kıyafet yok bizde. Daha maskülen ama bir o kadar da feminem parçalar var. Eklektik bir tarzımız var diyebiliriz.
Hangi ihtiyaçtan yola çıkarak burayı kurdunuz?
Aslı B: Aslında bir ihtiyaçtan doğmadı, kendimizin de zaman geçireceği keyifli bir yer olsun istedik.
Edwina S: Bir de mesela bir arkadaşım benim üzerimde bir şeyi beğendiği zaman gider onu alırım, hediye ederim. Çok severim hediye almayı. Burada da işte bu beğendikleri tasarımlara ulaşacaklar.
Aslı B: Türkiye'de olmayan tasarımları getirmeye çalıştık, belki buna ihtiyaç diyebiliriz. Buradaki hiçbir marka, özellikle yaz aylarında getirdiklerimiz Türkiye'de yok.
Buradaki tasarımlar kimlere hitap ediyor?
Edwina S: Bohem, rahat, kendi stiline sahip, özgüven sahibi kadınlara hitap ediyor. Biraz farklı olmak isteyenler için güzel bir alternatif olduğumuzu düşünüyorum. Çok ünlü bir markanın kıyafetini alarak, yakışsın yakışmasın giyinmek değil de, bu arada onu da çok güzel taşıyanlar var yanlış anlaşılmasın, özgün olmak, güzel taşımak önemli.
Bir de burada bir sosyal sorumluluk projeniz var onu da anlatır mısınız?
Aslı B: 'Geleceğe Dokunan Anneler' projenin adı. FLDFKLD, organik çocuk kıyafeti markası ve sosyal sorumluluk projesi. Buradan alacağınız her ürünün geliri tamamen Haccettepe Üniversitesi'ndeki hasta çocuklara gidiyor. Böylece bizim de çorbada minik bir tuzumuz olacaksa ne mutlu bize, severek de bu markanın ürünlerini mağazada bulunduruyoruz. Çünkü organik, rahat ve kullanışlı.
Jaune Istanbul adına nasıl karar verdiniz?
Aslı B: Jaune, Fransızca 'Sarı' anlamına geliyor ve bizim ikimizin de en sevdiği renk sarı olduğu için bu isime karar verdik.
Dekorasyondan bahsedelim.
Edwina S: Mekanın altyapısıyla çok oynamadık. Barlas & Parlak Mimari'den Ekin Barlas ve Burçin Parlak Diricanlı dekorasyonunu yaptı. Evimin dekorasyonunu onlar yaptı ve Aslı da çok sevdi.
Aslı B: Biz Fransız, Marakeş esintili bohem, şık ve ikimizin de sevdiği renk olan ve mekana da adını veren sarı renkten yola çıkan bir dekorasyon istedik. Böyle bir mekan çıktı ortaya.
İkiniz de cemiyet hayatının stil sahibi isimlerindensiniz. Stil kodlarınızı neler oluşturuyor?
Aslı B: Benim için rahatlık en ön planda. İçinde rahat hissettiğim kıyafetleri tercih ediyorum. Ruhum eski sanırım ve 1940'lar, 1950'ler döneminin stil kodlarını çok seviyorum. Kendimi en sevdiğim kısım orası.
Edwina S: Koyu renkleri, toprak tonlarını çok severim. Stilimi rahat, sade bazen vintage ama genelde maskülen olarak tanımlıyorum.
Dolabınızda en çok neler vardır?
Aslı B: En çok şal var. Pantolon ve kloş etek de çok var. Pantolonlarım bol kesimdir; dar, skinny pantolonum uzun süredir yok. Üst bedenim de bol kesim, gömlek, kazak hiçbir zaman bedenime tam oturmaz.
Edwina S: Dolabımda en çok ceket, pantolon var. Şal ve lastik ayakkabı da çok var. Dış giyimi çok seviyorum ve yatırımı oraya yapıyorum diyebilirim.
Asla giyinmem dedikleriniz neler?
Aslı B: Yoga, spor vs. dışındaki tayt kesinlikle giymem.
Edwina S: Skinny jean giymeyeli çok uzun zaman oldu.
Sonbahar-kış sezonunda kendinize ne aldınız?
Aslı B: Paris'ten leopar bir mont aldım.
Edwina S: Ben de Yves Salomon tasarımı leopar bir palto aldım. Manola Blahnik çok sevdiğimiz bir ayakkabı markası ve ikimiz de oradan ayakkabı aldık.
Aslı B: Biz beraber alışveriş yapmasak da beğendiğimiz bir şey olduğunda aynısından ikimize de alıyoruz.
Leopar bu sene yükselişte, bakıyorum siz de bu trende uymuş ve almışsınız. Leoparı doğru kullanmanın püf noktaları nelerdir size göre?
Aslı B: Bize göre fazla moda oldu sanki ve bence biraz tükettik. Ben genellikle kemer, şal olarak kullanıyorum leoparı. Pantolonda da tercih ediyorum. Leoparı tarz olarak sadeleştirmek, yalınlaştırmak lazım çok göze batmamak için.
Edwina S: Leopar aslında çok cool bir parça ve Aslı çok güzel taşır ve çok da sever. Ama son zamanlarda leoparı kalitesine, duruşuna bakmadan herkes giyinmeye başladı. Bir anda çok avam olabilirsiniz leopar ile. Bizde de leopar gömlekler var. Kombin olarak da leopar giyindiğimde spor ayakkabı giyerim. Hem leopar hem topuklu hem simli ve abartılı bir saç o zaman olmuyor işte...
Çok yakın iki arkadaşsınız ve hep bir aradasınız, nasıl tanıştınız?
Edwina S: Biz, ilk çocuklarımızın vesilesiyle arkadaş olduk 14 sene önce. Kızım Lal, Papatya Anaokulu'na gidiyordu, 2 yaşındaydı. O zaman tanıştık, çok güzel bir anne grubumuz vardı.
Aslı B: Sonra ikinci çocuklarımızı da aynı yıl dünyaya getirdik, ikisi de erkek oldu. Şimdi hala çok yakın arkadaşlar ve en küçük çocuklarımız da çok iyi anlaşıyor şu an. Çok fazla ortak arkadaşımız var bunun yanı sıra.
Birbirinizi anlatmanızı istesem?
Aslı B: Bazen biriyle 30 yıldır tanışmana gerek yok, bir ışık yakalarsan yakalarsın. 20 arkadaşın vardır, mesela ama 3 tanesi kardeş konumundadır; Edwina da benim için o konumda.
Edwina S: Aslı benim yol göstericilerimden biridir. Her konuda Aslı'dan fikir alırım, ona sorarım mutlaka. Onun kafası çok iyi çalışır ve çok iyi yol gösterir. Sırtımı her zaman Aslı'ya dayayabilirim.
Aslı B: Ben de bir şeyi yapamadığım zaman Edwina'ya sorarım, o da tamamlayıcıdır benim için. "Ne yapsam acaba?" dediğim noktada 3 kişiyi arıyorsam birisi mutlaka Edwina'dır.
Bu mekanın dışında nelerle uğraşıyorsunuz?
Edwina S: Yoga hocasıyım ve Yogaşala'da ders veriyorum haftada 2 gün. Koşuyorum ayrıca. Yoga dersi vermenin dışında da her gün yoga yapıyorum. Çocuklarla ilgileniyorum, 3 çocuk var (gülüyor).
Aslı B: Bu arada Edwina harika yemek yapıyor, yemek kitabı çıkarttı. Çok üretken bir kadın... Sen konuşma ben senin hakkında konuşacağım (gülüşmeler). Bir de neye dokunsa güzelleştirir ya bazı insanlar, Edwina da öyledir. Herkes sofra hazırlar ama onun yaptığı sofra başkadır.
Edwina S: Seviyorum yemek, mutfak, sofra işini. İçimden gelerek, büyük bir keyifle yapıyorum.
Aslı Hanım siz buranın dışında neler yapıyorsunuz?
Aslı B: Kwanpem çanta markam var biliyorsun 8 yıl oldu onu Türkiye'ye getireli. Onunla ilgileniyorum o da çok güzel gidiyor. Bir de 2 arkadaşımla ortaklı işim var Le Sancy Istanbul antika takı markası. Onun yeri yok kermes, özel davet vs. şeklinde ilerliyor.
Burası sizin için ne ifade ediyor?
Aslı B: Burası bizim en tatlı bebeğimiz, ailenin en küçüğü ve en sevileni.
Edwina S: Kesinlikle benim için tam bir bebek! Ben bir de çok hakim olmadığım bir sektöre ilk defa girdim. Ben daha çok öğreniyorum, mekan işini. Çok farklı bir şeymiş! İnsanın kendine alışveriş yapması başka bir şey, birilerine beğeniye ve satışa sunacak şekilde almak başka bir şeymiş.
İş bölümünü nasıl yapıyorsunuz?
Edwina S: Aslı çok güzel yapıyor iş bölümünü (gülüşmeler). Ben eski hayatımda yönetici asistanı olmak isterdim. Gerçekten. Hayatımda en sevdiğim şey bir şeyleri organize etmek. Dosya ver, toparlarım. Ben o kısmı çok iyi yapıyorum.
Aslı B: Yurtdışı kısmını da Edwina götürüyor, markalarla yazışmalar, ithalatın takibi falan hep Edwina'da.
Edwina S: Ben daha keskin ve netimdir. Bu olmaz, bu olur, derim.
Aslı B: Ben de buradaki operasyonu, ödemeleri vs. yönetiyorum. Kıyafet alımlarını birlikte yapıyoruz.
Edwina S: Bu arada kıyafet seçmek, getirmek çok zor bir işmiş, fuarlar, showroom gezmesi falan oluyor. Öğreniyoruz ama bu kadar kısa sürede çok yol aldık, mağaza kurulumu ve oturması açısından. 1 hafta sonra online sitemiz bile hazır olacak, bayağı uğraşıyoruz.
Yoga sizin için ne ifade ediyor?
Edwina S: Yoga benim öyle çok fazla anlamlar yüklediğim bir şey değil. Sadece; telefonu, çocuğumu, yemeyi, içmeyi bıraktığım bir buçuk saatlik zaman dilimi. İşte bu kendimize vakit ayırma işini hiç yapmıyoruz. Koşarken bile telefonu kolumuza takıyoruz, konuşuyoruz vs. Kendimizle hiç baş başa kalamıyoruz. Yoga yaparken ise 'an'dasın, benim için anı yaşamayı ifade ediyor. Her gün yapıyorum ve kendime vakit ayırdığın en özel an olarak tanımlıyorum.
Peki, üç çocuk annesiniz. Nasıl bir annesiniz?
Edwina S: Disiplinli bir anneyim. Büyük kızım Lal Özyeğin (16) yatılı okuyor. Şu aralar biraz acılı bir anneyim o sebeple. Bu kadar kopukluğun beni bu denli üzeceğini açıkçası sanmıyordum. Çok dip dibe, yapışık bir anne-kız ilişkimiz yoktu ama buna rağmen gerçekten çok zor oldu.
Aslı B: Araya giriyorum, Edwina çocuklarının her şeyleriyle ilgilenir ve takip eder. Eli her zaman çocuklarının üzerindedir.
Edwina S: Evet, tabii ki. Bayağı bir organizatör biriyim. Küçük kızım ile tatlı bir dönem yaşıyoruz. Ortanca olan çocuğum erkek, Ege Özyeğin (13) ve erkek annesi olmak çok güzel bir duygu... Her anneye bir erkek lazımmış. Ona çok düşkünüm hem ortanca diye sanırım. Benim bir kız kardeşim var, ortanca, onun hayat boyu çektiklerini gördüm. O yüzden oğluma karşı çok hassasım. Kolay bir şey değil ortanca olmak ve bir de tek erkek. Erkek anneyi didişmeden seviyor, kızlar bir şekilde didişebiliyor. Seyahate gittiğimde en çok oğlum arar.
Siz nasıl bir annesiniz Aslı Hanım?
Aslı B: Organize, disiplinliyimdir ve rahat bir anneyim. Çok sonra 3. çocuğumu doğurdum, 16 ve 13 yaşında oğlum, 4 yaşında kızım var. Ben hep kalabalık bir aile istiyordum, hayalim 7 çocuk yapmaktı. 7 çocuktan 3'e indim (gülüyor). Evde bir yardımcım vardı ama ben büyüttüm.
Vallahi süpersiniz, 3 çocuk annesi olmak kolay olmamalı.
Edwina S: Bence 1 çocuk evet ama 2 ya da 3 çocuk doğurmak arasında hiç fark yok. 1 çocuktan sonra zaten bitti her şey ve hayatın değişti. Ama 2 çocuk ya da 3 çocuklu olmak çok fark etmiyor. Birden sonra ha 2, ha 5 çocuk olmuş fark etmiyor. Masraf olarak tabii ki fark ediyor ama duygusal anlamda yok. 1 çocuk evet, harika. Mesela şimdi Lal gitti, evde 2 çocuk var. Ortanca oğlum da geçen hafta sonu bir etkinliğe gitmişti. 3 gün evde küçük kızımla kaldım. Bayağı tatil gibiydi. Bu arada çok iyi bir yardımcım oldu 15 yıldır benimle. Aynı zamanda hem annem hem de eski kayınvalidem de çok ama çok yardımcı oldu çocuk bakımı konusunda. Eski kayınvalidem bir plan yaptığımızda hemen her işini bırakır çocuk bakardı. Hala da öyledir, torunlarıyla çok güzel ilgilenir. Annem de öyle, dadısız çocuk bakar.
Keşkeleriniz var mı hayatta?
Aslı B: Keşke demesem keşke... Keşkesiz insan olamayız bence mutlaka vardır.
Edwina S: Keşkelerim yok. Ben her zaman, hemen her konuda kalbimin sesini dinliyorum.