İşadamı Murat Aslan ile evlendikten sonra adını duymaya başladığımız Beyza Aslan'ı yakından tanımak istedik. Şimdiye kadar hiç röportaj vermeyen Beyza Hanım bizi kırmadı ve evine davet etti. Yurtdışında tekstil eğitimi alan ama bambaşka bir alanda inşaat sektöründe iş hayatına atılan Beyza Hanım, halen aile şirketinde bir müteahhitlik yapıyormuş. Birçok lüks konut projesine imza atan Beyza Hanım, 1.5 yaşına gelen oğlu Muratcan'a rağmen iş hayatından kopmamış. Evliliği, anneliği ve iş hayatını bir arada çok iyi yürüten Beyza Hanım'ın bir koleksiyoner olduğunu da bu röportajla öğrenmiş olduk. Evinde çok özel pozlar da veren Beyza Aslan, hakkında merak edilenleri detaylarıyla anlattı.
Önce Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
İstanbul'da doğdum ve bu şehrin bağımlısıyım. Liseyi Tarabya Kemal Atatürk Lisesi'nde okuduktan sonra tekstil ve modaya olan merakımdan dolayı İngiltere'de University Of Leeds'e gittim ve tekstil işletmeciliği okudum. Fakat eğitim sonrası kadınlara yönelik işlerin (moda, takı tasarım gibi) bana göre olmadığını anladım ve babamın yanına inşaat sektörüne girdim ve müteahhit oldum.
Lotus İnşaat'ın sahibi olan babanız Mehmet Uyanoğlu'nun yanında ne kadar süre çalıştınız?
Yedi senedir aktif olarak çalışıyorum. Üniversiteden döndükten sonra bir süre çalısmak içimden gelmemişti. Uzun tatillerle dünyanın farklı yerlerine gittim. Sorumluluk olmadan böyle bir dönem geçirdim, gezdim. Şimdi ise çalışmadığım zamanlar ben ne yapıyormuşum diyorum. İşin içinde olup bir takım sorumluluklarınız olunca ve bir şeyler üretince başarılı olunca, alınan keyif çok baskaymış. Gerçekten bunu çalışmayan bilemez. Çalışma hayatımda bu döneme kadar genel yaptıklarımı sorarsanız inşaat sektöründe doğru yatırımın seçilmesi, seçilen yerin iyi projelendirilmesi, düzgün, kaliteli olmasına rağmen en uygun taşeron ve mimarlara ve diğer profesyonellere işin teslim edilmesi, alım satım konularının hepsinde babama elimden geldiğince yardımcı olmaya çalısıyorum.
Eşiniz Murat Aslan ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Murat ile bizim tanışıklığımız ve bağımız inanılmaz ve çok eski yıllara dayanıyor. Yedi yaşındaydım, Ulus'ta aynı sokakta oturuyorduk, bisikletimi istemişti, öyle tanıştık.
Murat Bey ile ne zaman evlenmeye karar verdiniz?
Dün gibi, onunla çocukluğumda neler yaptığımızı hatırlıyorum. O yüzden ilk andan beri onu hep sevmiştim, biliyorum. Kısmetimde de o varmış. Senelerce arkadaşlığımız dostluk şeklinde devam etti. Ara ara kopsak da mutlaka ya karşılaşırdık ya da telefonlaşırdık. Gelip bana "En sonunda seninle evleneceğim" diye şaka yapardı. Ve gerçek oldu. Bundan yaklaşık dört sene evvel yine arada bir görüştüğümüz gibi bir gün balık yemeğe çıktık. Daha sonra görüşmelerimiz sıklaştı ve altı ay içinde evlendik.
Evlilik teklifi nasıl geldi?
Murat ile her güzel vakit geçirdiğimiz anda (sanıyorum görüşmemizin üçüncü aylarıydı) bana evlenme teklif ederdi. Ben hatta ilk seferler, tam bir teklif olmamasına filmlerde yada daha önce gördüğüm birkaç örneğe benzememesine bozulmuştum. Ama sonra ciddi ciddi teklif etti. Bir özelliği olan bir teklif değildi ama benim için hayatımın en özel ve güzel teklifiydi.
Çocuk yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Çocuk dünyanın en güzel şeyi, bunu sahip olduktan sonra daha iyi anlıyor insan. En baştan beri istedik çocuk sahibi olmayı.
Annelik nasıl bir duygu, bebeğinizi kucağına aldığınızda neler hissettiniz?
Çok zor bir soru bu. Annelik tarif edilemez bir duygu. Çünkü erken doğum yaptığım için çocuğumu biraz geç aldım kucağıma, Allah düşmanıma vermesin. Çok zor bir süreç. Herkesin çocuğu kıymetlidir ama ben zor bir süreç geçirdiğim için çok çok çok kıymetli benim için. İlk doğduğu andan itibaren bir damla sevgi günden güne çığ gibi büyüyor. Her gün daha da çok sevip bağlanıyorsunuz ona. Bir an bile tereddüt etmeden çocuğu için canını verir bir anne. Tırnağı bile kırılsa saçma gelirdi bana ama gerçekten elinde olmayan bir üzüntü ve endişe üretiyor insan.
Çocuğunuzun bakımıyla ne kadar ilgileniyorsunuz, bakıcıya çok iş kalıyor mu?
Doğruyu söylemek gerekirse hep yardım eden birisi var bunu çalıştığım için de onu biraz bensiz kalmaya alıştırdım. Baştan beri böyle olmasının, onun için de daha sağlıklı olduğuna inanıyorum. Annesi olmadan da uyuyabilmeli, arkadaşlarıyla oynayabilmeli, daha da ilerisi için kendi ayaklarının üstünde durmayı bilmeli. Özellikle erkek çocukların gelişiminde bu önemli bence.
Eşinizin çocuğunuzla arası nasıl, birlikte neler yapıyorlar?
Ben ona, onun yapabileceği sorumluluklar ve baba-oğul olabilecekleri vakitler düzenliyorum. Sonuçta daha 1.5 yaşında, büyüdükçe onla yapabilecekleri şeyler çoğalacak.
Çocuğunuzun olması evliliğinizi nasıl etkiledi?
Her karı-koca ne kadar da birbirini sevse, çocuğun katılmasıyla tam bir aile olunuyor. Hayat tamamen ona göre programlanıyor ve bu çok güzel bir duygu. Kocanızı, çocuğunuzun babası olarak görünce, sevgi daha derinleşiyor.
Oğlunuz artık büyüdü sayılır, bir çocuk daha düşünüyor musunuz?
Muratcan'a ayıracağım vaktin azalmasından ve kalitenin düşmesinden korkuyorum. Bu yüzden biraz daha büyümesini isterim. Tabii bu iş tamamen kısmet.
Oğlunuz doğduğunda işe ara verdiniz mi?
Ben çalışmayı hiç bırakmadım, sadece ilk aylarda çok az gidebiliyordum işe ama doğum haftamda bile evraklar geldi dışarıdan takip ettim. Yeni sonlandırdığımız Lotus World projesiyle uğraşıyordum. Spor merkezi, kreş, süper market gibi birçok sosyal alanın bulunduğu Lotus World projesi, arkadaşım Alara Koçibey ile kağıt üstünden, sıfırdan yaptığım, fikirleri bana ait bir projeydi. Bu yüzden bu proje benim için çok önemliydi. Daha sonra yeni tamamlanan ve bir kısmı öğrenci yurdu olacak olan One&Ortaköy projesi de bizim alışık olduğumuz butik konut projesi idi. Yeni başlayacak olan Tarabya Lotus Evleri de yine aynı konsepte. Fakat başlamış ve devam etmekte olan Maslak 42 projesi ve Şisli Marriot Otel ise inşaat yönümüzü artık biraz daha otel, ofis, AVM'ye dogru kaydırdı. Gelecek projemiz ise Halaskargazi Caddesi üzerinde yine rezidans, AVM ve otel üzerine lüks bir proje olacak.
Aile şirketinde çalışmanın zorlukları var mı?
İlk senelerde biraz zorlanmıştım. Açıkçası babamı daha sert görmek bazen beni kırabiliyordu. Fakat sonra iş disiplinine girince çok doğal geldi.
Alışverişe çok düşkün müsünüzdür? Yurtdışına alışverişe gider misiniz?
Alışverişi her kadın kadar ben de severim. Aslında her dinde ve felsefede, alma hırsı yenilmeden mutlu olunamayacağı vardır ve bence de bu doğrudur. Fakat dönem dönem insan gerçekten alışveris yaparken mutlu olabiliyor ve kafayı dağıtıyor. Şimdi İstanbul'da her şey var. Eskiden daha sık, sadece alışveriş için yurtdışına gittiğim olurdu fakat simdi gezi için gittiğimde çok özel bir şey olursa alıyorum. Yurtdışında alışveriş için sevdiğim yerleri; Milano'da Via Montenapoleone, Via Sant Andrea, Londra'da Knights Bridge, Slaone Avenue olarak sayabilirim.
Çok renkli bir sosyal hayatınız var, size kışın davetlerde, yazın Bodrum beach'lerinde rastlıyoruz. Biraz sosyal hayatınızdan bahseder misiniz?
Evet, bir aya yakın Bodrum'da kaldım ama hep bir yere bağlı kalamam. Uzun süreli tatiller de sıkıcı olabiliyor. Murat da değişikligi sever. Bu yüzden Bodrum dışında, Sarıgerme'de Murat'ın oteli olan Magic Life'a Göcek'e, Fethiye Hillside'a gittik. Tabii Muratcan doğduktan sonra sosyal hayatımız ve tatil programlarımız çok değişti. Onunla rahat edebileceğimiz yerlere gidiyoruz ve programlarımızı çok önceden planlıyoruz. Eskiden Murat ile bugün karar verip yarın Uzakdogu'ya gidebilirdik ama çocuk olunca öyle olmuyor tabii. Sosyal hayatımızda; ailemizle ve samimi olduğumuz arkadaşlarımızla keyifli vakit geçirmektir esas olan. Mekan, zaman o kadar da mühim değil. Ben gece hayatını hiçbir zaman çok sevmemişimdir. Murat da artık keyif almadığı için çok seyrek gece çıkıyoruz. Genelde sevdiğimiz restoranlara akşam yemeğine gitmeyi, arkadaşlarla ev yemeklerinde buluşmayı tercih ediyoruz. Davetlerde bazı arkadaşlarımda olduğu gibi ben de çok kriter yok. En büyük kriter bir tanıdığımın organizasyonu olması olabilir. Genelde bu tip durumlarda kıramıyorum. Onun dışında arkadaşlarımı görebileceğim, saati ve mekanı buna uygun bir davet varsa, içimden gelmesi yeter katılmam için. İlla şöyle olsun bunlar olsun diye bakmak komik geliyor bana.
Bodrum tatilinizde neler yaptınız, sıkıldınız mı?
Bodrum tatili çok keyifliydi. Çok yakın arkadaşlarımız vardı. Salaş yerlere ve şık yerlere yemeklere gittik. İstanbul'da çıkmadığımız kadar gece dışarı çıktık çok hareketliydi. Gitmeden o kadar gezeceğimizi tahmin etmemiştim.
Tatil boyunca hep teknedeydiniz; tekne hayatı nasıl, sever misiniz?
Tekne hayatını Murat da ben de çok seviyoruz. Özellikle balık tutmak Murat'ın en büyük hobisi. Sekiz saat çıktığı günler oluyor. Bazı geceler 1-2 saat uyuyup balığa gitti, başka hiçbir program için kalkmaz inanın. Evet Muratcan olduktan sonra tekne hayatı biraz zor oldu. Onu oyalamak zor oluyor ve tehlikeli olduğu için tedirgin oluyorum. Bu yüzden gündüzleri koylara çıkıp bütün gün teknede vakit geçirmemize rağmen geceleri otelde kaldık.
Antika ve resim sanatına çok düşkün olduğunuzu duydum. Ne tür eserleri topluyorsunuz?
Ben eski devirde Marie Antoinette olarak yaşayabilirmişim (tabii daha iyi kalplisi). O dönemlerin şıklığı, ihtişamı hep hayranlık uyandırmıştır bende. Antika eşyaların birilerinin tarafından kullanılmış olma fikrini de severim. Ama koleksiyon denince tabii sırf antika düşünülemez. Şu an yeni olarak aldığımız bir şey eğer değerli bir şeyse ve iyi muhafaza edilirse ilerde çocuklarımıza antika olarak güzel bir miras olabileceğini düşünüyorum. Murat ile genç olmamıza rağmen bu tip parçaları evimizde bulundurmayı seviyoruz. Geniş bir Çanakkale koleksiyonumuz, Fikret Mualla, Nuri yem, İbrahim Safi, Burhan Uygur, Devrim Erbil v.s oluşan resim koleksiyonumuz ve Laligue koleksiyonumuz var. Antika mobilyaları yeni mobilyalarla harmanlamayı seviyoruz. Kısacası sevdiğiniz parçaları hepsi aynı tarz olmasa da bir arada kullanmanın bir evin ve ailenin ruhunu yansıttığını düsünürüm. İnsanlar nasıl bir mimara evi komple verip kendileri bir parça bile koymadan oturabilir anlamam. Herhalde böyle bir ev benim evim değilmiş gibi gelir bana.
Fuat Çağdaş