Elif-Kerem Gönlüm çifti ile röportaj yapmak için İstinye'de bulunan evlerinde buluştum. Eve geldiğimde beni karşılayan 2 metre 8 cm'lik boyu ile Kerem Gönlüm oldu. Evin kapılarından bile eğilerek geçen Kerem Gönlüm, çocuklarıyla çok ilgili bir baba. Biz gittiğimizde küçük oğlu Kerem Alp henüz öğlen uykusundan yeni uyanmak üzereydi, ama Keremcan babasının yanından bir an olsun ayrılmıyordu. Biz sohbete dalmışken, iki çocuk doğurmuş olmasına rağmen harika bir fiziğe ve kocaman bir gülümsemeye sahip olan Elif Gönlüm göründü kapıda. İçimden ilk olarak "Birbirlerine ne kadar da çok yakışıyorlar" diye geçirdim. Sonrası ise keyifli bir sohbet ve iki küçük çocuğun haşarılıklarından dolayı zorlu geçen bir fotoğraf çekimi...
Röportaj:Öykü YAZICIOĞLU
Fotoğraflar:Cengiz DİKBAŞ
Öncelikle iki çocuklu hayattan bahseder misiniz, nasıl geçiyor, zor yanları, keyifli yanları neler?
ELİF GÖNLÜM: Biz her zaman kalabalık bir aile olmayı arzu ettik, Allah da bize iki çocuk nasip etti. Bunun için her güne şükredip, tadını çıkartıyoruz. İki erkek çocuğuna yetişmesi her ne kadar kolay olmasa da, Kerem erkek enerjisiyle bu yükü üzerimden alıyor. Keremcan okuldayken Kerem Alp ile vakit geçiriyoruz. Hafta sonları da Keremcan ile vakit geçiriyoruz. Ödevleriyle de ağırlıklı olarak Kerem ilgileniyor. Sezonun yoğunlugunda babamız olmadığı için ikisiyle ayrı ayrı ilgileniyorum. Kerem geldiğinde çocuklarla özlem açığını kapatıyor. Ben de bu vesileyle kendime vakit ayırabiliyorum.
İki oğlunuz var; Keremcan ve Kerem Alp... Elif Hanım başta bir kız çocuğu istedipinizi biliyorduk ama ileride bir çocuk daha düşünür müsünüz, yoksa şimdilik o defter kapandı mı?
E.G: Bir kız çocuğuna sahip olmak hep gönlümde var. İki erkek çocuğumun olmasından da çok mutluyum, birbirlerine şimdiden çok iyi birer arkadaş oldular. Yaşım daha genç, bu nedenle üçüncü çocuğu da düşünüyoruz. Yalnız Kerem hep üçüncü çocuk da olsa, dördüncü de olsa onun hep erkek olacağını söylüyor. Şu an evde dört erkekle kendimi hayal edemiyorum, ama eminim o da müthiş bir duygu olur.
Çocuklar kime benziyor? Ya da şöyle sorayım kimden hangi huylarını almalarını istediniz, sonuç ne oldu.
E.G: Tabii ki de bana benziyorlar. Her gören ne kadar çok Kerem'e benziyorlar dese de, ben bu gerçeği kabul edemiyorum. Babaları gibi çalışkan, ailesine bağlı, gurur duyulan bireyler olmalarını isterim...
KEREM GÖNLÜM: Bana benzedikleri aşikar zaten. Küçüklüğümü bilenler özellikle Keremcan'ın bana çok benzediğini söylüyorlar. Sadece ten ve saç rengi Elif'e benziyor. Anneleri gibi duygusal, derin ve karakterli olduklarını görüyorum. Kerem Alp henüz çok küçük, o da abisine benzer umarım.
1999 yılından beri birliktesiniz ve aşk evliliği yaptığınızı biliyoruz. Artık günümüzde evlilikler çok uzun sürmüyor malum. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz, bunun sırrı ne?
E.G: İnsanlar uzun süreli ilişki, ortamlar ve kişilerden sıkılır. Bu, çağımızın insanlar üzerinde doyumsuzluk ve arayışla ilgili yarattığı olumsuz bir durum bence. Oysa sevdiğini benimsemek, olduğu gibi kabul etmek, günahıyla sevabıyla sevmektir aslında. Böylece her şeyin üstesinden gelinir. Yeter ki sevgi ve aşk tam olsun. Biz hep birbirimiz için yaratıldığımızı hissettik ve hayatta karşımıza ne çıkarsa çıksın beraber hallettik. Mutlu evliliklere artık özenir olmuş insanlar. Oysa bilmiyorlar ki gerçek huzuru ve sevgiyi herkes yakalayabilir. Yeter ki zihinlerini değiştirip, başkalarının mutluluğunda gözleri olmasın. Kendi içlerinde dönmeyi başarabilsinler. Her evlilik kutsaldır. Ahlak, dürüstlük, samimiyet, sadakat ve sonsuz sevginin olması gerektiği, hayatımızda yaşanılası en tatlı gerçektir.
K.G: Aşka inandıgın zaman her geçen gün artan güven ve sevgi duygusuyla yaşıyorsun. İşte bu da eşinin senden bir parça olduğunu hissettiriyor. Çok genç yaşta tanıştığımız için sanki birbirimizle doğmuş gibi hissediyoruz biz. Elif ile birlikte acıyı, tatlıyı tüm samimiyetimizle yaşadık. Birbirimizden sıkılmak ne kelime, aksine ilk günkü heyecanla birbirimizi seviyoruz. Çocuklarımızın aramıza katılmasıyla da, dinamik bir hayatımız var artık.
'Aşkın ömrü üç yıldır' cümlesini yerle bir etmiş bir çift olarak bize bunca seneye rağmen birbirinize karşı ne hissettiğinizi tarif eder misiniz?
K.G: Elif ile 15 yıldır beraberiz ve her geçen yıl daha da aşık oluyoruz birbirimize. Sanırım yaşla alakası var bunun, olgunlastıkça birbirimizin daha kesfedilmemiş yönlerimizi buluyoruz. Çocuklarımızla beraber aile olmanın kutsallığıyla birbirimize olan bu bağlılığımız sürüyor.
E.G: Aşkta mantık yoktur. Mantıkla da aşk dibine kadar yaşanmaz. Bu yüzden aşkın ömrü herkese göre değişir, şartlar ve yaşananlar bunu uzun ömürlü de kılabilir. Ben sonsuz aşkın varlığına her zaman inandım ve bunu halen yaşıyorum.
Her ilişkinin inişleri ve çıkışları vardır. Böyle durumlarda kim alttan alır, küstüğünüzde en çok kaç gün konuşmazsınız örneğin? Barışı kim sağlar genellikle?
E.G: İnişler ve çıkışlar olmadan aşkın ve hayatın dinamizmi olamaz. Önemli olan karşılaştığımız her durum ve zorlukta birlik olabilmek ve her şeyin bizler için olduğunu kabul etmek. Uyuşmazlığımızın olduğu durumlar tabii ki oluyor ama ikimiz de uzatmayı sevmeyiz, gün içerisinde uzlaşıp, bir öpücükle barışı sağlarız. Kerem bana göre biraz daha inatçıdır ama bu ilişkimize hareket katıyor.
Genç yaşta evlendiniz, şimdiki gençlere ya da çocuklarınıza da genç yaşta evliliği tavsiye eder misiniz?
E.G: Gerçek aşkı bulduklarında evliliği tavsiye ederim. Evliliğin erkeni ya da geçi yok. Aşk bir defa çıkıyor karşımıza ve insanın aşkıyla evlenmesi bu zamanda en büyük şans. K.G: Bizim 15 yıllık aşk dolu bir ilişkimiz var. Ben Elif'le tanıştığımda arkadaşıma, "İşte evleneceğim kadını buldum" demiştim ve öyle de oldu. İnsanın hissettiği kısmeti oluyor. İyi ki de genç yaşta evlenmişim. Özellikle iş hayatımda istikrar ve başarımı düzenli aile hayatıma borçluyum.
Aslında yaşamınız çok kolay değil, yani her kadının kaldırabileceği bir hayat tarzı değil. Deplasmanlar, antrenmanlar, uzaklık... Elif Hanım'ın başarınızdaki etkisi nedir?
K.G: Elif her zaman işime saygı duyup, bu yoğunlugu hiç dert etmedi. Benim motivasyonum için çoğu zaman kendi önceliklerini ve problemlerini erteledi. Bu anlamda çok olgun olduğunu düşünüyorum. Genç yaşına rağmen benden bir beklentiye girmeden kendine yetebildi. Çalışmadığı için evde hem benimle hem de çocuklarla ilgilenip, aile huzurunu her daim ayakta tutmayı başardı. Profesyonel bir sporcu için de düzenli bir aile hayatı çok önemli olduğundan benim başarımdaki en büyük pay da Elif'e ait.
Elif Hanım siz ne okumuştunuz, mesleğinizi yapmak yerine aşkı ve evliliği mi seçtiniz? Pişmanlık var mı hiç?
E.G: İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Okulunu seven başarılı bir öğrencilik hayatım varken ve kariyer odaklı bir genç kızken, aşkımı bulup erken yaşta bir evlilik yaptım. Yüksek lisans planlarım ve iş hayatım bu durumda ertelendi. Hayatta hiçbir şey planladığımız gibi olmuyor. Bu yüzden hiç pişmanlığım yok, aksine iyi ki olmuş diyorum. Şu anda yarım kalan eğitimlerimi tamamlıyorum.
Yanılmıyorsam geçtiğimiz sene yaşam ve nefes koçluğu eğitimini tamamladınız. Bunun eğitimlerini vermeye başladınız mı?
E.G: Nefes koçluğu eğitimlerimi tamamladım. Yaşamım üzerindeki olumlu etkilerini ve nefesin insanda yarattığı zihinsel dönüşüm paylaşımlarımı vakit buldukça aileme yapıyorum.
Kerem Bey siz nefes eğitimlerine sıcak bakıyor musunuz? Örneğin eşiniz maçlardan önce size nefes konusunda telkinlerde bulunuyor mu?
K.G: Elif bana ilk anlattığında açıkçası pek önemsememiştim ama uyku apnesi problemim olduğu için nefes terapisine gitmeye karar verdim. İyi ki de gitmişim çünkü çok faydasını gördüm.
Bu konu üzerine kendinize ait bir yer açmayı ya da ileride herhangi bir iş koluna atılmayı düşünüyor musunuz?
E.G: Bir düşüncem var, fakat tek başına nefes ile ilgili bir şey olmayacak yapacağım çalışma. Bunu destekleyici birtakım kişisel eğitimler daha alıyorum. Hem iç hem de dış dengenin bir arada sağlanmasından yanayım. Yakın bir zamanda da bunu iş olarak hayata geçireceğim.
Kerem Bey işi eve taşır mısınız? Yani yenildiğinizde evde asık suratlı mı olursunuz?
K.G: Hayatımız basketbol aslında, ama evde basketbol konuşmuyoruz. Özellikle zor ve kaybettiğimiz maçlardan sonra Elif benim fiziksel ve mental yorgunluğumu düşünerek hiç basketbol konuşmaz.
E.G: Kerem zaten normalde de sinirli bir adam değildir. Sahada hırslı ve agresif mücadele eder ama özellikle kaybettiğimiz maçlardan sonra bunu eve taşımaz. Arabada kısa bir yorum yapar, sonra eve gelince çocuklarla beraber kafamızı dağıtıp kendimize farklı ilgi alanları buluruz.
Hayatınızda hiç 'keşke'ler var mı?
K.G: Hayatımda hiçbir zaman 'keşke'lerim olmadı. Hayır ve şer, ne yaşadıysam ikisinin de Allah'tan olduğuna inanıyorum.
E.G: Keşkelerle yaşamanın insanın önüne bakmasını engellediğine inanıyorum. Hayat boyu başıma geleni de, seçimlerimi de kabul etmiş biri olarak hiç 'keşke'lerim olmadı. Her daim pozitif düşünceyle hareket ettim ve öyle de devam edeceğim.