Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Kutup DALKIRAN
Cemiyet hayatının sevilen isimlerinden biri olan başarılı iş kadını, ressam Gülgün Tüzün, 21 yaşına basan kızı Deniz Tüzün ile yeni bir heyecan yaşıyor. Anne-kız 'Group Tüzün' adında ortak bir şirket kurarak tasarım dünyasına girdi ve 'Kraliyet Uykusu' adını verdikleri pijama koleksiyonunu hazırladı. 24 parça kadın, 10 parça erkek için hazırladıkları pijama ve gecelik koleksiyonları mayıs ayında tüketiciyle buluşacak. Birbirinden enerjik anne-kız ile doğayla iç içe masalsı evlerinde buluşarak hem marka yaratma hikayelerini hem anne-kız ilişkilerini hem de hayata bakışlarını konuştuk. Anne-kız, koleksiyonlarından parçaları giyerek objektifimize harika pozlar da verdi.
Öncelikle marka kurma hikayenizi konuşalım, nasıl ortaya çıktı?
Gülgün Tüzün: Bundan 8 yıl önce, çok da bilinmez, kendi markamı kurmuştum; GT Designer. Markamın çatısı altında kurumsal firmalara üniforma tasarımı, üretimi yapıyorum. Kızım Deniz ise Londra'da business okumaya gitti 2 yıl önce ve geçtiğimiz yıl böyle bir şey yapmak istediğini söyledi. Ben zaten tekstil dünyasının içindeyim, üretim de yapıyorum ve benim için sıkıntısı olmayan bir şey. Ve biz böylece bu yola girdik.
Deniz Tüzün: Benim de aklıma fikir şöyle geldi. Londra'da çok fazla Suudi Arabistanlı ve Arap ülkelerinden okumaya gelmiş arkadaşlarım var. Onlar da evlerinde hep uzun, ipek, kaşmir kumaştan elbiseler giyiyorlar. Ve düşündüm ki böyle bir market yok, incili, boncuklu, dantelli çok fazla şey var ama rahat, düz bir şey yok. Ben de her zaman gömlek pijama gibi şeylerle uyurum. Araştırdım Londra'da yok. Sonra annemle fikrimi paylaştım ve konuşa konuşa genişlettik koleksiyonu. Annem de dedi ki, "Sen bak modellerine, karar ver üretime geçelim"...
Gülgün Hanım, kızınızın fikrini duyunca bir iş kadını olarak ne düşündünüz?
Gülgün T.: Fikri çok beğendim ve geliştirilmesi için de sonsuz destek verdim. Ben de öyle dantelli, boncuklu, işlemeli şeyleri giymekten hoşlanmam ve yatak benim için çok özel bir yer. Sonuçta yatağımız insanın gün içinde kendi kendine kaldığı, ender anlardan biri... Ayrıca insanın kendi bedenine verdiği kıymeti, değeri gösteriyor ne şekilde uyuduğu. Genellikle içinde kendimizi özgür hissettiğimiz, rahat şeylerle uyuruz. Bu tarz ürünler yok ve bu pazarda çok ciddi sıkıntı var, ben de aradığım tarz ürünleri bulamıyordum. Bu sebeple fikir bana çok cazip geldi. Tabii ki kumaş, üretim konusunda tecrübeliyim ve bunu nasıl desteklerim diye baktım ve hemen akabinde ciddi bir kumaş arayışına girdim.
Kumaşlarınızı nereden temin ediyorsunuz?
Gülgün T.: Kumaşlarımızın hepsi Türkiye'den... Yurtdışına bağımlı olmak istedim. Ödemiş'ten Mert İpek'ten alıyoruz kumaşları, yerli sermaye çok güzel bir şey. Onlar da bize çok destek oldu. Keten ve koton kumaşlar için de Nil Tekstil ile çalıştık.
GT Designer olan markanız Group Tüzün oldu. Bunun çatısı altında neler göreceğiz?
Gülgün T.: GT Designer olan markam yerini Group Tüzün'e bıraktı. Çünkü biz kızımla ortak olduk ve adını da Group Tüzün'e döndürdük. Şirketimizin çatısı altında çıkardığımız ilk koleksiyon night line'ına ait ve adına da 'Kraliyet Uykusu' verdik. Bu sürecin devamında home, beach gibi farklı konseptlerde ürünler çıkaracağız. Sonrasında markayı genişletmek istiyoruz; ev ayakkabıları, aksesuarları, bornozlar, nevresimler gibi... Beach tarafında da plaj elbiseleri, şortlar olacak, mayo filan değil.
Markanın DNA'sını ne oluşturuyor?
Gülgün T.: En önemli önceliğimiz tasarımların A kalite olması, ürünler yüksek segmente hitap ediyor. Markanın DNA'sı ise iyi kumaş, kaliteli dikiş ve zamansız parçalar.
Koleksiyonun kaç parçadan oluşuyor?
Deniz T.: 'Kraliyet Uykusu', 24 parça kadın, 10 parça erkek tasarımından oluşuyor. Kullanılan malzemeler ipek, keten, koton. Renkler pastel tonlarda; açık turuncu, beyaz, somon, mint. Alt-üst pijama takımları, şortlu takımlar, ipek gecelikler, sabahlıklar... Bütün tasarımlarımız keten bir bohça içinde satılacak.
Gülgün T.: Bu koleksiyon çıktıktan sonra kişiye özel dikime, tasarıma da başlayacağız. Burada da koleksiyon genişleyecek; mesela karı-koca takımlar, anne-kız takımlar, baba-oğul takımlar gibi. Ya da lohusalık dönemi için özel ad işlenebilir, hediye hazırlanabilir.
Peki, markanın pazarda konumlanması nasıl olacak? Mağaza mı açacaksınız?
Deniz T.: Mağaza açmayı düşünmüyoruz, öncelikle online olarak satış yapacağız. Daha sonrasında corner olarak yer alabiliriz belirli büyük moda mağazalarında. Ben tabii ki Londra'da pazar araştırıyorum çünkü hem İstanbul'da hem de Londra'da olmak istiyorum. Ayrıca Londra'da benim ikinci evim var, ablam da orada.
Gülgün T.: Yurtdışındaki fuarlara katılacağız. Şu anda bütün anlaşmaları yaptık Cezayir, Mısır vs.
Koleksiyon ne zaman tüketiciyle buluşacak?
Deniz T.: Koleksiyon bitmek üzere, ben yakında Londra'ya döneceğim, ağır bir sınav haftam var. Benim sınavlarım bittikten sonra mayıs ayında tanıtım yapmayı ve koleksiyonu tüketiciyle buluşturmak istiyoruz.
Heyecanlı mısınız?
Deniz T.: Hem de çok heyecanlıyız.
Gülgün T.: Tabii ki çok heyecanlıyız, anne-kız ortak bir şey yapıyoruz. Şimdi Gülgün Tüzün'den vazgeçtik ve Tüzün olarak ilk defa bir şey yapacağız.da koleksiyon genişleyecek; mesela karı-koca takımlar, anne-kız takımlar, baba-oğul takımlar gibi. Ya da lohusalık dönemi için özel ad işlenebilir, hediye hazırlanabilir.
Evin babası, eşiniz ne diyor bu duruma?
Gülgün T.: Babamız bizi destekliyor, çok memnun. Deniz'in ticari zekasına çok güvendiğimiz için zaten bu yola çıktık. Farklı yöne giden bir çocuk olsaydı başka bir şey yapardık ya da hiç yapmazdık.
Kızınıza oldukça güveniyorsunuz.
Gülgün T.: Sonsuz güveniyorum. Ya siz, 21 yaşında büyük bir sorumluluk almışsınız. Sorumluluk almak sizi korkutuyor mu?
Deniz T.: Annemin dediği gibi küçüklüğümden beri çok meraklı bir çocuk olarak büyüdüm. Hep araştırırdım "Bunun fiyatı neden bu kadar, daha iyisi nereden alınır" vs... Ben de kendime güveniyorum ve inanıyorum. Annem de babam da çok çalışkan insanlar ve genlerimden geliyor. Gözüm de kolay kolay korkmaz ve arkamda annem varken yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Sadece iş konusunda değil, genel olarak annem her şeye hakim biridir.
Gülgün T.: Deniz'in 3 yabancı dili var ve ağırlıklı olarak yurtdışında yaşadı. Bu çok büyük bir avantaj... 8 yaşından beri kendi başına seyahat ediyor, binicilik sporuyla uğraştığı için takım ile gitti. Deniz T.: Her şeyimi kendim hallederim. O yüzden yurtdışında okuma kararı verince de ev tutma gibi işlerimi hepsini ben çözdüm.
Boynuz kulağı geçer mi Gülgün Hanım?
Gülgün T.: Geçsin, geçmeli zaten. Hangi konuda olursa olsun kesinlikle geçer, çünkü ben 21 yaşında iken bu kadar cesaretli değildim. Onun düşündüğü şeyleri 30'lu yaşlarımda düşünüyordum.
Siz de çok başarılı bir iş kadınısınız, size çekmiş olmalı.
Gülgün T.: 17 yaşından beri çalışıyorum. Çalışmadığım hiçbir günü de bilmiyorum ve hal böyleyken başka türlü bir yaşam da bilmiyorum. Açıkçası bu durumumdan da çok memnunum; çalışıp ürettiğim, insanlara ekmek kapısı açtığım için. Benim için o çok ciddi bir tatmin yolu.
Kurumsal hayatı uzun yıllar önce bıraktınız sonra kendi şirketinizi kurdunuz öyle mi?
Gülgün T.: Evet, uzun yıllar önce bıraktım ama şu anda neredeyse aynı kurumsalı kendim yarattım diyebilirim (gülüyor). 8 yıl önce GT Designer olarak şirketimi kurdum ve Pizza Hut, Eczacıbaşı gibi kurumsal firmalara üniforma hazırladım. İşe belirli bir süre ara vermeyi düşündüm ve yanıma kızımı da alarak İngiltere'ye gittim. İki sene resim okudum. Ve sonra burada 2004'te Orhan Taylan ile çalışmaya başladım, ardından kendi atölyemi kurdum. Ondan sonra da sergiler açmaya başladım. Ben 2008 yılında annemi kaybettim. Bir hastalık süreci yaşadık ve o süreç beni çok derinden etkiledi. Ve o duygusal boşlukta yaptığım resimlerden ürktüm açıkçası. Sonra kendime dedim ki "Gülgün senin muhakkak başka bir şey daha yapıp, bu evreyi daha yumuşak halletmen lazım". Ve işimi kurdum. Tekrar profesyonel hayata döndüm, zaman içerisinde işimi büyüttüm.
Biz sizin daha çok ressam yönünüzü biliyoruz.
Gülgün T.: Ressam olarak tanımlanabiliyorsam ne mutlu bana. Ressam yönümün bilinmesi yaptığım sergilerden elde edilen geliri sivil toplum kuruluşuna bağışlıyor olmamdır. Onun dışında çok göz önünde olmayı seven biri değilim, daha kendime dönük yaşamaktan hoşlanıyorum.
Nasıl bir iş temponuz var?
Gülgün T.: 7 gün, 24 saat çalışıyorum. Pazar günü 14.00'e kadar keyif yapıyorum ama sonra yine çalışıyorum. Tatile gittiğimde de elimde hep telefon vardır (gülüyor). Dönüş biletimi asla almam çünkü ne zaman döneceğim belli olmaz. Ben hep öyleydim ve açıkçası bundan çok memnunum. Eşim de şu an 78 yaşında ve çalışıyor.
Anne ve kız olarak iş yönetmek nasıl oluyor, çatışmalar oluyor mu?
Gülgün T.: Biz çok çatıştık ama artık çatışmıyoruz. Deniz T.: İş konusunda annemle çatışacağımızı hiç düşünmüyorum. Ergenlik döneminde çatıştık çatışacağımız kadar (gülüşmeler).
Gülgün T.: Ben de düşünmüyorum. Ben zaten o kadar uzun yıllardır profesyonel yöneticilik yaptım ki kızıma neyi verip neyi vermemem gerektiğini biliyorum. Zaman içerisinde vazgeçebilir de, buna hazırım. Hayat önüne bambaşka bir şey çıkarabilir, inanılmaz bir teklif alıp arkasını dönüp gidebilir. Bunlara hazırlıklıyım. Benim anne olarak görevimdi, kızım bir şey istedi ve bu istediği şey benim ona sunabileceğim, sunarken de benim herhangi bir kaybımın olmayacağı bir şeydi. Benim onu desteklememden daha doğal bir şey olamaz. Vazgeçtiği noktada da rahatlıkla devam ettirebileceğim bir şey.
Deniz T.: Bu çok büyük bir rahatlık, çünkü insanlara genelde bir şeyler empoze ediliyor aileleri tarafından. Ve bu çok ters tepiyor, o zaman hiç yapmak istemiyorsun. Bence burada babamın da çok büyük payı var. Birbirlerini törpülüyorlar bana gerçekten tam ayarında davranıyorlar.
25 yıllık evlilik dile kolay... Nedir mutlu evliliğinizin sırları?
Gülgün T.: Birbirimize çok saygılıyız. Her şeyden öte çok iyi iki dostuz, birbirimize can yoldaşıyız. Hayata bakış açımız benzer. Evliliğin uzun yıllar devam etmemesi için hiçbir neden görmüyorum. Çünkü dört dörtlük evlilik "Yıllar önce kendimle ilgili hayatımı sorguladığım zaman beni en çok mutlu eden şeyin üretip, paylaşmak olduğunu gördüm. Beni besleyen şey bu. Üretiyorum ve elde ettiğim değerleri paylaşıyorum o yüzden de hayata çok pozitif bakıyorum ." G.T. diye bir şey yoktur, saygılı olarak karşındakinin de bir birey olduğunu kabul edersen yürümemesi için hiçbir neden göremiyorum. Bütün ilişkiler için geçerli bu.
Bu arada Gülgün Hanım çok güzel yaş alıyorsunuz, bunun sırları nelerdir?
Gülgün T.: Yıllar önce kendimle ilgili hayatımı sorguladığım zaman beni en çok mutlu eden şeyin üretip, paylaşmak olduğunu gördüm. Beni besleyen şey bu. Üretiyorum ve elde ettiğim değerleri paylaşıyorum o yüzden de hayata çok pozitif bakıyorum. Beni mutsuz eden, huzursuz eden, aşağıya çeken hiçbir duyguya hayatımdaw yer vermiyorum. Eğer bu bir insansa arkamı dönüp gidiyorum ve hemen keskin bir şekilde ilişkimi kesiyorum. Son derece radikal bir şekilde arkama bakmadan başka bir yöne dönüyorum. Ben bunu yapabiliyorum ve çok mutluyum. Sahtekarlığa asla hayatımda yer yok. Onun için de çok özgürüm. Yalan söylemem, kendimi başka bir şekilde göstermem gerekmiyor. Bu da yansıyor yüzüme.
Estetik de yok maşallah!
Gülgün T.: Hiçbir şeyim yok hem de. Estetiği olanın böyle kırışıkları olur mu? Zaman zaman gözümün kenarları için düşünüyorum bir şeyler yapmayı ama başka biri olacağım o zaman. Ben böyle yumuşak bir ifadeyle yaşlanmayı çok seviyorum. Saçlarım beyazlasın öyle bırakacağım. Paylaşmanın bana verdiği hazzı keşfettikten sonra bunu doldurmak için bana teklif olarak gelen bütün sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer aldım. Aktif olarak Epos 7 Derneği'nde çalışıyorum ama bunun dışında herkese kapım açık.
Deniz T.: Bu arada annemin bilinmeyen çok yardım ettiği kuruluş var...
Moda sizin için ne ifade ediyor?
Gülgün T.: Moda aslında ticari bir kavram. Üretimin olması lazım ki gelişim olsun. Modayı destekliyorum. Sadece benim için şu önemlidir moda dünyasında; zamansız olan parçalara doğru yatırım yapmak, değişken olan moda parçalarına ise çok fazla para harcamamak.
Deniz T.: Ben de annem gibiyimdir asla kıyafete çok para harcamam. Modaya tabii ki düşkünüm. Çok beğensem bile hep kendime sorarım buna bu kadar para değer mi?
Gülgün T.: Deniz çok tutumlu bir çocuktur. Deniz için en doğru yaptığım şeylerden biri, Deniz'i asla marka bağımlısı bir çocuk olarak yetiştirmedim, kendim de hiç öyle biri değilim. Pazardan da alır giyinirim gerekirse. İnsanın giyindikleriyle değerlendirilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Tabii ki herkes iyi giyinmek ister, ünlü markalardan, ünlü tasarımcılardan... Ancak hayatın amacı bu olmamalı; bu sadece bir araç, bunu yaşamının odak haline getirip yaşayan insanlara yazık diyorum. Başka değerlerin farkında değiller.
İleride koleksiyonunuza gündüz giyilecek kıyafetler de eklenecek mi?
Deniz T.: Bizim pijamalarımız jean ile kombinlemeye çok uygun, zaten pijama modası sokağa indi. Neden olmasın gecede niye kısıtlayalım ki? Mesela kadifeler geliyor, ipekler zaten kotlarla çok şık oluyor.