5 Şubat'ta vizyona giren ve sinema eleştirmenlerinden tam not alan Kötü Kedi Şerafettin, bir zombi macerasının içinde yine döktürüyor. Şero'nun fikir babası, çizeri, yaratıcısı, her şeyi Bülent Üstün'le film hakkında röportaj yapma fırsatı buldum. Ben onunla mail üzerinden yazışırken bir de baktım yanımda kedisi bitivermiş! Şaşkın gözlerle "Şero" dedim, "Burada ne işin var?" Bizim 'ormantik' serseri hiç boş durur mu? Bana kalpli bakışlar fırlattı, en flörtöz tavrını takınıp sivri dişlerini çıkara çıkara gülümsedi. İstanbul'da bir akşam vakti, kelimeler kifayetsiz kaldı, çizgiler konuştu. Sonra dedim ki Şero'ya, "Ah ulan Şero, insan olmasam da kedi olsam daha mı mutlu olurdum!" Sustu, bana bir çiçek uzattı.
Kötü Kedi Şerafettin nihayet sinemalarda. İnsanın yıllarca çizdiği bir karakteri dev ekranda görmek heyecan verici bir duygu olsak gerek. Proje nasıl ortaya çıktı?
Gerçekten çok heyecan verici bir şey. Çocukluk hayalleri gerçeğe dönüşünce sarhoşluk verici bir duygu yaratıyor. Kötü kedi Şerafettin'i 1996 yılında L-manyak dergisinde çizmeye başladım, tam bu ay 20 yaşına basıyor. 20 yıl çizdikten sonra bu film Şero'ya devasa bir doğum günü hediyesi gibi oldu. Bu animasyon projesi uzun yıllardır konuşulan ve beklenen bir şeydi zaten. Yıllar önce bu film hakkında ayağa yere basmayan teklifler de almıştım ve Türkiye'de böyle bir projenin gerçekleştirilemeyeceğine kanaat getirmiştim aslında. Taa ki Anima İstanbul'dan yönetmenimiz Mehmet Kurtuluş'un hazırladığı kısa bir Şero teaser'ını izleyene kadar. Kısa Şero denemesini çok beğendim ve el sıkışarak çalışmaya başladık. Çok para yakan bir tarz animasyon. Filmi ortaya çıkarmak için son üç yıldır çalışıyoruz. Nihayetinde Şero kadar güçlü bir film çıktı. Filmi izleyenlerden iltifatlar duymak çok keyifli. Gerçekten dünya standartlarında bir iş çıktı; emeği geçen herkese minnettarım.
Şero'nun ekrana doğru yansıtılıp yansıtılmayacağı konusunda endişeleriniz oldu mu?
Pek endişem olmadı aslında, çünkü beraber çalıştığım yönetmen dostlarım Mehmet Kurtuluş, Ayşe Ünal ve neredeyse filmin tüm ekibi eski bir Şerafettin okuru. Şerafettin'in ruhunu özümsemiş insanlar hepsi. Onlara tekrar Şerafettin'i anlatmak zorunda kalmadım. Herkes karakterin orijinal halinin ve ruhunun ne olduğunu çok iyi bildiği için hep birlikte sayfalardaki Şerafettin'i sinemaya taşımayı becerdik. Zira pek çok izleyiciden uyarlama konusunda tam not aldık. Hatta duyduğum en iyi iltifat, "Bu film dergi sayfaları gibi kokuyor" oldu. Özüne sadık kalarak aktarmayı çok iyi becerdiğimizi düşünüyorum.
Dublaj kadrosu epey renkli! Uğur Yücel, Demet Evgar gibi isimler var. Sizce cuk oturmuş mu? Aklınızda başka isimler var mıydı?
Evet seslendirme mükemmel oldu. Yıllarca Şero çizgi romanlarını çizerken kulağımda tınlayan sesleri en başlardaki buluşmalarımızda yönetmenlerimize canlandırmıştım. Seslerin peşine düşüldü ve tam da uygun sesler bulundu. Usta oyuncular sadece sesleriyle değil, oyunculuklarıyla da karakterlere can verdi. Gelen olumlu dönüşlerden okurların da kafalarındaki sesi yakalayabildiğimizi düşünüyorum.
Filmin yapım aşamasında bulundunuz mu? Müdahale ettiğiniz noktalar olduysa neler oldu?
Ben Şero'nun başında 20 yıldır duruyorum, Şerafettin'le ilgili her şeyin civarında tabii ki mutlaka bulunuyorum. Senaryo, storyboard gibi pek çok başlangıç aşamasında bulundum. Yani o bir evlat gibi benim için, her zaman yanında bulunmaya zaten mecbur gibiyim. Kafamda Şero ile birlikte yaşıyorum zaten.
Şero'nun en çok karşılaştırıldığı çizgi kediler Gafield ve Heathcliff'in filmleri de epey ses getirmişti. Hele ki Garfield! Devam filmleriyle de meşhurdur bilirsiniz. Şero'nun da devamı gelir mi dersiniz?
Tabii ki Şero'nun devam filmi gelecek. "Kıyaslamak" basit bi zihin refleksi gibi. Kötü Kedi Şerafettin şahsi, öz yaşam öykümden izler taşıyan ve çocukluğuma uzanan bir hikayelendirme. Sektörel bir ürün değil, o yüzden bu tür kıyaslamalara otobiyografim tarafından bakınca benim için idrakı güç ve yüzeysel kalıyor.
'Kötü Kedi'nizin arsız tavırları, haytalığı ve küfürbazlığı filme +13 sansürü getirdi. Karakterden ödün vermek istemediniz, değil mi?
Bir karakter, davranış özellikleri ve tarzdan oluşur. Şero karakterinin en önemli davranış özellikleri sayılan serseriliği, küfürbazlığından ödün verilemezdi tabii ki. Yapım aşamasında, Şerafettin'le yeni tanışacak olan izleyiciden çok, yıllardır okuyan okurlarını memnun etmek daha öncelikliydi. Şerafettin'i Şerafettin yapan her şey filmde var.
Şerafettin'de kişiliğinizin yansımaları var mı? Yoksa o kedi siz misiniz?
Arkadaşlarım Şerafettin'in ben olduğunu söylerler ama ben o kadar coşkun olmasam da özyaşam öyküm de Şerafettin'e benzer anılar bolcadır. Kriminal dozu yüksek bir mahallede büyüdüm, o mahallede Şerafettin gibi abilere sık rastlanırdı ve Şero gibi takılmak zorunda kalırdınız oralarda. Biraz o mahallenin (Sarıgöl) kişiliğimi şekillendiren kısımlarında Şerafettin'lik olabilir. Bendeki olası Şerafettin'lik halini, sanat, müzik, dans, çizgi roman yaparak dengeledim. Negatif enerimi çizgiye ve üretime aktararak bir denge yakaladım.
Biraz filmin dışına çıkalım. Sosyal medya mesela! Instagram'da 'hayvanbustun' ismiyle harikalar yaratıyorsunuz. Sıkı takipçilerinizdenim. Bu fikir nereden çıktı? Yaratıcılığınız had safhada!
Aslında Instagramda ürettiklerim (objeart) benim çocukluğumdan beri yaptığım şeyler, tek fark artık fotoğraflarını çekip paylaşmam. Çevremdeki şeyleri başka bir şeye benzetmek üzerine bir refleksim var. O benzeşimleri de çizgiyle tamamlayarak tamamen başka bir objeye benzetme sihirbazlığından etkileniyorİ insanlar.
Buradaki yaratımlarınız için özel bir sergi ya da başka bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Yakında Instagram'da yaptığım o şeylerin bir sergisini ve kitaplaştırılmasını düşünüyorum. Ben onları yaparken çok eğleniyorum ve takipçiler de eğleniyor, 'hayvanbustun' hesabını takip etmeyen varsa eğlenceye beklerim.
Instagram üzerinde 45 bin takipçi çok iyi rakam. Sosyal medyanın diğer kollarını da sık kullanıyor musunuz?
Instagram, kreatif ve benim gibi çizer insanlar için uygun bir mecra. Twitter'da da çok kalabalık bir takipçim vardı, uzun süre yazdım ama Twitter zamanla mizah duygusu yitiren bir yer oldu ve ben mizah duygusu olmayan her şeyden çekinirim. Yani oraya yazdığım mizahi şeyleri bir konu hakkında demeç veriyormuşum gibi algılayanlar olduğundan orada rahat espri de yapamaz hale geldim, Twitter'dan çekildim. Facebook'u da aktif kullanıyorum; Instagram'da paylaştıklarımı aynı zamanda orada da paylaşıyorum. İnsanlardan şaşkınlık tepkileri almak zevkli.
Bülent Üstün bu ara hangi kitabı okuyor, hangi müzikleri dinliyor, nerelere gidiyor?
Genellikle üretimle vakit geçirdiğim için tüketime çok fazla vakit harcayamıyorum, birikimlerimi üretimlerinde kullanıyorum, iyi üretilmiş her sanat eserini kıskanıyorum, üretmeye inanıyorum. Okuduğum kitaplar daha çok yeraltı edebiyatı, korku romanları. Korku filmleri seviyorum ve çoğunlukla punk rock müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Aynı zamanda gitar çalıyor ve müzikle üretici olarak haşır neşirim.
Yine kediniz var mı?
Evet abla kardeş iki tane kedim var. henüz çok gençler ve çok zıpırlar. Evin içinde koşturup duruyorlar, çok eğleniyoruz beraber. Hayatımda hiç kedisiz bir dönem geçirmedim, onlarsız olmaz.
Cihangirli Şero gibi Bülent Üstün de Cihangirli mi? İstanbul'dan gitmek, Bir Ege kasabasına taşınıp orada çizmek gibi hayalleriniz var mı sizin de?
Evet, özellikle Kazancı yokuşunu çok severim, ben de Şero gibi semt organizmasıyım, semt dışına çıkmaya üşenen biri olarak kent dışına çıkmak iyice uzak bi fikir. Şero'nun babası Tonguç tipik Cihangir entellerinden olduğu için Ege kasabası klişesi onda da var. Tonguç'la beraber gittikleri Bodrum Gümüşlük'te geçen maceraları var. Ben de az da olsa arada tatil için giderim ama asla yerleşmek gibi bir düşüncem olmadı. Ben kent severim.
Röportaj: Nilüfer Türkoğlu
nilufer.turkoglu@cosmopolitanturkiye.com