Türkiye son yüzyılın en büyük doğal afetlerinden birini yaşadı. Deprem felaketi olaydan etkilenen bölge halkı başta olmak üzere tüm Türkiye’nin psikolojisini derinden etkiledi. Türkiye’nin coğrafi şartları gereği zaten var olan deprem korkusu bu felaket ile toplumu yeniden etkisi altına aldı.
Uzman Klinik Psikolog Melis Ünlü, bu toplumsal travmanın insanlar üzerindeki etkileri hakkında şunları söyledi: “Deprem, yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden sarsma ve ciddi psikolojik etkiler yaratma gücüne sahip bir doğa felaketi şeklinde açıklanabilir. Deprem ve sonrasında kişilerin verdiği tepkiler, olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değer ve inançlar, geçmiş deneyimler nedeniyle farklılıklar gösterebilir.
Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlar arasında korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar kişinin zihninde sürekli canlanabilir.”
Ne Yapmalı?
-Depremin hemen sonrasındaki haftalarda, kaygının doğal olarak sık görülen tepkiler arasında yer aldığını belirterek, “Bu sürenin uzamaması ve belirtileri daha hafif geçirmek için bazı davranışları uygulamak yararlı olacaktır.
-Duygusal olarak yeniden eskisi gibi sağlıklı bir duruma gelebilmeniz ve yaşamınızın kontrolünü yeniden ele geçirebilmeniz için kendinize ve çevrenizdekilere zaman tanıyın. Yaşanılan durumun zorlu bir durum olduğunu kabullenin ve bu zorlu durumdan kaçınmayın.
-Duygularınızı tanıyın. Duygularınızda inişler çıkışlar olabilir bundan kaynaklı kendinize karşı sabırlı olun. Bu olayı yaşayan herkes, sizin hissettiklerinize benzer şekilde hisler hissetmektedir. Onlarla dayanışma içinde olun, duygularınızı paylaşın. İçinize kapanmamaya özen gösterin.
-Doktor tarafından verilen ilaçların kullanımını aksatmayın.
-Kendinizi yapıcı bazı faaliyetlerle oyalayın. Bu oyalama çabaları, başkalarına yardımcı olmak, şu anda olabildiğince hayatınızı düzene koymaya çalışmak ya da çocuklarınızla, çevrenizle daha yakından ilgilenmek biçiminde olabilir.
-Duygusal olarak yakın gelecekte de neler yaşayabileceğinizi öğrenmeye çalışın. Bilgi edinin veya sağlık kuruluşlarının deprem için oluşturulmuş özel birimlerine başvurun. Tekrar toparlanmak için sizin açınızdan en önemli olan ihtiyaçlarınızı ve yapılması gereken işlerinizi sıraya koyun ve tek tek ele alın.
-Sadece güvenilir kaynaklardan gelen bilgiye inanın, siz de sadece güvenilir kaynaktan gelen bilgiyi diğerlerine iletin.
-Kendi fiziksel ve ruhsal sağlığınızı önemseyin, ihmal etmeyin.
-Gerektiğini düşündüğünüz zamanlarda vakit kaybetmeyerek uzman desteği alın ve çevrenize aldırın” dedi.
Toplumsal Travmanın İyileşmesi İçin Neler Yapılmalı?
Yaşanılan olayın büyüklüğünün, yaraları sarmak için çokça zamana ve desteğe ihtiyaç olduğunu gösterdiğine değinen Uzman Klinik Psikolog İremnur Balandı ise; “Elbette ki iyileşme süreci başlayacak, bizler aynı yerde dursak da zaman geçiyor. Bizim içimizde iyileştirmekte zorlandığımız her ne varsa bazen bunu zaman bize veriyor… Toplumsal travmalarda da etkiler çoktan aza doğru aşama aşama ilerliyor.
Birinci aşamada, şok evresi gerçekleşiyor. Olayı tam anlamıyla idrak etmenin mümkün olmadığı, mantıksal düşünemediğimiz ilk birkaç günlük süreç... Korku, öfke patlamaları ağlama krizleri, kaygı gibi duygu ve durumlar yaşanıyor. Bu duyguları yaşamak oldukça doğaldır. Tepki verememek, hissizleşmek, duygusal olarak boşlukta hissetmek de yine afet sonrası yaşanılan travmanın getirdiği doğal etkilerdir. Bu yüzden de birbirimizi yargılamadan önce her insanın travmaya verdiği tepkinin farklı olduğunu bilmekte fayda var.
İkinci aşamada, ilk şokun ardından olayı daha net kavrama ve sonrasında depremi hatırlatan her türlü bilgiden, görüntüden kaçınma davranışları gözlemlenir. İlk haftanın sonunda, yoğun bilgiye maruz kalan kişiler bu sefer bu bilgilere karşı oldukça hassas hale gelir. Korku, güvensizlik, endişe, huzursuzluk, depresyon, yalnızlık ve boşluk hissi, her şeyin anlamsız gelmesi gibi tepki ve duygular gözlemlenir.
Üçüncü ve son aşama, iyileşme evresidir. Deprem sonrası verilen olumsuz düşünce ve davranışlarda azalma görülmektedir. Ümitsiz ve amaçsız hisseden kişiler bu evrede yavaş yavaş geleceğe dair tekrar umut beslemekte ve hayatlarına devam etmektedir. Psikolojik ve fiziksel olarak kişiler kendilerini toparlamaya başlarlar.
Deprem anında ve hemen sonrasında yaşanılan yoğun korku ve panik, depremin üzerinden birkaç hafta geçtikten sonra azalarak yerini kaygıya bırakır. Maddi manevi zarar gören kişiler bundan sonra ne yapacakları konusunda gelecek kaygısı yaşarlar. Hayatlarına tekrar devam edebilmek ve eski düzenlerine geri dönebilmek için nasıl ilerleyecekleri hakkında düşünür ve plan yapmaya başlarlar. Bu süreç özellikle Travma Sonrası Depresyon ve diğer ruhsal sorunlar yaşayan kişilerin en çok terapiye başvurduğu ve iyileşmeye en açık oldukları dönemdir.
Belki henüz değil ama yaşam mücadelesinin verildiği kritik saatler geçtikten sonra, depremin ardından oluşan yaralarımızı sarmak için hem bireysel çabaya hem de toplumsal dayanışmaya çok ihtiyacımız olacak” dedi.